Favorilere Ekle

Reichstag binasının özellikleri nelerdir?

SDAI tarafından 1 yıl önce oluşturuldu - 6 Eylül 2023 Çarşamba 16:35

Cevaplar

SDAI
- 1 yıl önce - Son Düzenleme: 1 yıl önce

Görsel Yükleniyor...
Reichstag binasının Federal Meclis’in merkezine dönüştürülmesinde tarihi Reichstag binası içinde modern bir parlamentonun yer alması arzusu belirleyici olmuştur. İngiliz mimar Norman Foster uygulamada bu düşünceye sadık kalmıştır.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Tarihi binada modern bir parlamento
1884 ila 1894 yılları arasında Mimar Paul Wallot tarafından inşa edilmiş olan Reichstag binasının dış görünüşünde pek az değişiklik oldu. Görkemli görünüşün ardında uyulan en önemli prensip ise şeffaflık ve işlevselliktir. Ayrıca bina teknik açıdan da moderndir: Enerji tedariki ve diğer özellikleri en üst çevre standartlarını yerine getiriyor. Mimari, işlevsellik ve ekoloji üçlü bir uyum içersindedir. Binaya belli katlara ya da zeminlere ayırarak net bir şekil verilmiş olması da şeffaflık ve işlevsellik içindir. Bodrum ve zemin katı depoları, bina teknik bölümlerini, parlamento sekreteryası donanımlarını ve tedarikle ilgili kurulu düzenleri kapsar. Federal Meclis hekimine ait odalar da burdadır. Bir üst kat, Federal Meclis’in büyük oturum salonu olan Genel Kurul Salonu’nun bulunduğu yerdir. Bunun bir üstünde ziyaretçi katı, bir üstünde ise parlamento başkanına, çalışanlarına ve idarenin üst yöneticilerine ayrılan kattır. Bunun bir üstünde ise Federal Meclis’in parti gruplarına ayrılmış olan alan ve kubbe ile birlikte teras katı yer almaktadır. Bina genelinde yön ve yer belirlemeyi rahatlatmak için her katta kapılara ve diğer göze çarpan alanlara belli bir renk verilmiştir. Zemin katı kavuniçi rengindedir. Genel Kurul Salonu güçlü bir mavi renginde, ziyaretçi katı koyu yeşildir. Başkanlık katı bordo rengi parti gruplarına ayrılmış olan bölüm için gri rengi seçilmiştir. Reichstag binasının yeniden yapılanmasında kullanılan malzeme şeffaflığa katkıda bulunmaktadır. Cam, çelik, brüt beton ve mat beyaz ya da bej rengi doğal taş binaya yoğun tarihi biçimlerine rağmen hafif, hatta çoğu yerde gümüşümsü bir hava katmaktadır. Burada da güçlü renkler kullanılmıştır, örneğin toplantı salonlarındaki ahşap panellerde ve duvar boyalarında, ya da kafeteryada ve milletvekili restoranının Bistro bölümünde. Bütün binanın görünürlüğü ve işlevselliği siyaretçilerin de yararınadır. Reichstag binasının girişinde, batı cephesindeki ana girişte büyük merdivenlerden çıkarak görkemli sütunların arasından sadece bir kaç adım attığınızda yüksek tavanlı antrenin cam duvarları arkasında gördüğünüz yer, parlamentonun kalbidir: Genel Kurul Salonu. Birinci kat- 12 taki Genel Kurul Salonu’nun bulunduğu ve mavi renkle işaretlenmiş olan bu kat parlamentonun ana çalışma alanının başladığı yerdir. Bu alan milletvekilleri ve çalışanları ile parlamento personeline ayrılmıştır. Parlamenterler ve çalışanları, hükümet üyeleri ve Federal Meclis yönetimi mensupları bu kata Doğu Kapısı’ndan girip Doğu Fuayesi’nin büyük merdivenlerinden çıkarak ulaşırlar. Doğu Kapısı önünde araçların durabileceği geniş bir alan bulunduğu için bu giriş, resmi ziyaretlerde de tercih edilen giriştir. Buradan Genel Kurul Salonu’na giden mesafe uzak değildir. Özellikle de oturum günlerindeki çalışmalar için gerekli ve faydalı olan toplantı salonları ve diğer imkanlar Genel Kurul Salonu’nun çevresinde bir çelenk gibi dizilidirler. Başta giriş bölümleri olmak üzere oturumların yanısıra yürütülen önemli görüşmeler için kullanılan bir lobi ve klüb odası, ve de genel kuruldaki görüşmelerde ifade edilen veri ve bilgileri araştırmak için öngörülmüş olan bir kütüphane bunlar arasındadır. Bunların dışında küçük bir resepsiyon bölümü, oturum başkanları ve hükümet üyelerine ayrılmış olan odalar, ismen yapılan ya da gizli olan oylamalarda oy sayımı için öngörülmüş olan bir oda, milletvekillerine özel bir bistro ile restoran ve de bir kafeterya bulunmaktadır. Genel Kurul Salonu’nun bulunduğu katın güney tarafında oturum günlerinde milletvekillerinin hıristiyan sabah törenleri için bir araya geldikleri mezhepler üstü bir ibadet odası da vardır. Düsseldorflu sanatçı Günther Uecker tarafından tasarlanmış olan İbadet Odası huzurlu ve meditatif bir ortam sunmaktadır. Fakat odak noktası her zaman Genel Kurul için ayrılmış olan Salon’dur. Reichstag binası tepesindeki cam kubbenin ayağına kadar olmak üzere boydan boya nerdeyse tüm binayı kapsayan Salon, çevresinde dizili hemen hemen tüm katlar ve iç avlulardan ve birçok diğer görüş açılarından görülebilmektedir. Burası parlamenter demokrasinin merkezidir.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
1200 metrekarelik Genel Kurul Salonu Reichstag binasının kalbini oluşturur. 24 metre yüksekliği ile nerdeyse bina boyundadır. Genel Kurul, özellikle yasalar açısından nihai kararların verildiği yerdir. Hükümet şefi burada seçilir. Burada halefi seçilerek görevden de alınabilir. Ve tüm gündelik çalışma ve ihtisas konularının yanısıra „Ulusun Forumu“ olarak Genel Kurul’da her zaman, insanları genel olarak yakından ilgilendiren konular da dile getirilir. Genel Kurul’da özellikle de Federal Meclis’in egemenliğinin sadece Anayasa hükümlerince sınırlandığı ifade bulur. Parlamento hiçbir denetim ve talimata tabi olmayıp kendi meselelerini kendi düzenler. Federal Meclis en üst demokratik organ ise, Genel Kurul belirleyici merciidir. Bu, kurullar, parti grupları ve komisyonlarda yürütülen yoğun görüşmelerin perşembe ve cuma günleri gerçekleşen ve nihai kararların verildiği yer olan Genel Kurul oturumlarına yansıtılması ile sonuçlanan oturum haftalarının işleyişinden de anlaşılır. Bu süreç, düzenli bir çalışma işleyişinin sonucudur. Genel Kurul’da ayrıca soru sorma saatleri, güncel bir konuya ilişkin tartışma saatleri ve federal bakanlar kurulu toplantısından sonra öngörülmüş olan hükümete soru sorma saatleri vardır.
Genel Kurul Salonu
Kamuoyu parlamenter demokrasinin bir parçasıdır. Federal Meclis’teki tüm önemli tartışmalar medya tarafından yayınlanır. Kamuoyu, özellikle de Genel Kurul oturumlarını ziyaret edenlerdir. Ziyaretçiler için Reichstag binasında Genel Kurul Salonu’nun bulunduğu katın üstünde yeşil renginin göze çarptığı asma kat ayrılmıştır. Burada yarımay şeklinde dizili olan toplam altı tribün 400 kişiye yer sunmaktadır. Bu yerler Federal Meclis’in resmi ziyaretçileri ve konukları ile gazeteciler için öngörülmüştür. Kademeli şekilde sıralanmış olan bu tribünler Genel Kurul Salonu’nun içine doğru uzandıkları için, sanki her şey insanın eliyle dokunabileceği kadar yakınındaymış gibi görünür. Genel Kurul bu şekilde çok yakında, sanki seyirciler salonun ortasında oturuyorlarmış gibi algılanır. Buraya oturduğunuzda gözünüze ilk çarpan görüntü, Federal Meclis’in büyük kartal amblemidir. Kartalın sağında ve solunda iki büyük dijital göstergeli panoda gündemin güncel görüşülen maddesi, konuşmacı ve müteakip görüşülecek gündem maddesi görülür. Ziyaretçilerden bakıldığında kartalın altında solda Federal Almanya bayrağı, sağda Avrupa bayrağı durur.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Ziyaretçi katı
Kartalın ayaklarının önünde oturum başkanlık divanının hafif yükseltilmiş koltukları yer alır. Başkanlık Divanı Almanya Federal Meclis Başkanı veya Başkanvekillerinden biri ve iki katipten oluşur. Katipler hükümet ve muhalefet parti gruplarından birer milletvekilidir. Oturum yönetiminde başkana yardımcı olan parlamento memurları da burada otururlar. Başkanlık Divanı’nın önünde kürsü ve her kelimeyi zabıtlara geçiren stenografların sırası gelir. Ziyaretçi tribünlerinden bakıldığında oturum başkanının solunda Şansölye ve federal bakanlar ile çalışanları için ayrılan sandalyeler sıralanmıştır; sağda ise eyaletlerin temsil edildiği Eyaletler Meclisi üyelerine ayrılan yerler gelir. Başkanlık kürsüsüne en yakın olan sandalyeler Şansölye ve Eyaletler Meclisi Başkanı için ayrılmıştır. Eyaletler Meclisi ve Başkanlık Divanı arasında ise federal ordunun parlamenter kontrolünde yardımcı bir organ olarak Federal Meclis’in Askeri Konular Görevlisi yer alır. Başkanlık kürsüsü, hükümet ve Eyaletler Meclisi sırasını oluşturan düz, içe doğru kavisli elipsin karşısında – adeta elipsin diğer yarısı gibi – milletvekilleri sandalyeleri yer alır. Bunlar, federal meclis parti gruplarına göre ayrılmıştır. Ziyaretçilerin bulunduğu yerden bakıldığında solda AfD ve FDP parti meclis gruplarının milletvekillerinin yerleri bulunur. Bunların yanında CDU/CSU ile Birlik 90 / Yeşiller parti grubu milletvekilleri için ayrılan yerler, bunların sağında ise SPD milletvekilleri yer alır. En sağ uçta da Sol Parti sandalyeleri bulunur. Genel Kurul Salonu tartışmaların sürdüğü ve kararların verildiği yerdir. Parlamentonun merkezidir. Birden fazla toplantı ve bilgilendirme amaçlı salonun da bulunduğu ve ziyaretçilere ayrılmış olan yeşil renkli asma kat bu merkeze en yakın olunan yerdir.

Görsel Yükleniyor...
Ziyaretçi katının üstünde bordo kırmızısı renginden tanıyabileceğiniz Başkanlık Katı gelir. Burada Federal Meclis çalışmaları parlamentoda genel kurulun kendi meseleleri ile ilgili nihai söz hakkı kapsamında yönlendirilir, organize edilir ve planlanır. Parlamentonun en üst düzey temsilcisi olan Federal Meclis Başkanı’na ayrılmış olan odalar buradadır. Parlamenter yönlendirme organı olarak Akil İnsanlar Kurulu’nun toplantı salonu da buradadır. Bunların yanısıra Federal Meclis Başkanlık Divanı’nın istişare salonu ve diğer görüşme salonları ve Başkan ile Federal Meclis’in en üst düzey yöneticilerinin en yakın çalışanlarının büroları bulunur. Başkanlık katının ayrıca temsili bir işlevi de vardır. Bundan ötürü burada örneğin biri küçük ve biri büyük iki resepsiyon salonu vardır. 
Başkanlık katı
Reichstag binasında milletvekilleri, komisyonlar ve diğer kurullara da yer vermek mümkün değildir. Kendilerinin ofisleri ve görüşme odaları Reichstag yakınında parlamentoya ait olan ve sonradan inşa edilen üç binada bulunur. Fakat meclis parti gruplarının Genel Kurul görüşmelerinin yapıldığı Reichstag binasında Başkanlık katının üstünde, üçüncü katta sabit yeri vardır. Bunun nedeni, bir partinin ya da CDU/ CSU’da olduğu gibi kardeş partilerin tüm milletvekillerinin oluşturduğu bir birlik olarak parti gruplarının parlamenter işleyiş içersinde önemli, hatta kilit rol oynamalarıdır. Toplantıları ve yönetim kurulları için ayrılmış olan salonlar basın için öngörülmüş olan ve büyük resepsiyonlar için de kullanılabilen geniş lobinin çevresinde sıralanmış bulunmaktadır. CDU/CSU parti grubu, SPD parti grubu ve Sol Parti katın doğu tarafında, AfD, FDP ve Birlik 90/ Yeşiller parti grupları ise katın batı tarafında toplanırlar. Reichstag binasının dört köşesindeki her bir kulede bulunan birer salon da parti gruplarına tahsis edilmiştir. Dörtgen şeklindeki bu yüksek tavanlı salonlar çarpıcı bir görüntü sunarlar. Oturum haftalarında parti gruplarının toplantı günü olan salı günlerinde bu kat, bir gün için de olsa parlamenter işleyişin odak noktası olur. 

Görsel Yükleniyor...
Parti grupları katı
Parti gruplarına ayrılmış olan kat Reichstag binasında çalışmalara ayrılmış son kattır. Parti gruplarına ayrılmış olan bu katın bir üstündeki kat çatı katıdır. Burada ziyaretçiler için bir restoranın bulunduğu teras ve Federal Meclis’in simgesi haline gelmiş olan, gündüzleri parlayan, geceleri şehrin üzerine ışık saçan büyük cam kubbe bulunur. Kapalı bir mekan olmadığı, alt ve üst kenarları açık olduğu için kubbe, hafif ve havadar bir çember gibidir; havada süzülen bir kapsül gibi. Ortasındaki aynalı koni teknik ve ekolojik işlevleriyle kubbeye ayrı bir özellik katar. Kubbe özellikle de ziyaretçileri mıknatıs gibi çekmektedir. İç tarafındaki biri yukarı, diğeri aşağı doğru yumuşak eğimli rampalar sizi çatı terasından da bakıldığında görebileceğiniz Berlin manzarasını tamamen gözler önüne seren bir platforma eriştirir. Kubbenin ayağında durup aşağıya, Genel Kurul Salonu’na bakabilirsiniz. Bu da bir diğer cazibe noktasını oluşturur. Aşağıya kadar bakabidiğiniz bu nokta olsun, ya da ziyaretçilere ayrılmış olan ve Genel Kurul Salonu’nun ta ortasına kadar uzanan tribünler olsun: Her zaman geçerli olan, tarihi Reichstag binasında yer alan Federal Meclis’in tüm ziyaretçilere açık olması ve bu şekilde ana giriş kapısı olan Batı Kapısı’nın kirişleri üzerinde büyük harflerle yazılı olan cümlenin anlamını yerine getirdiğidir: „Alman Halkına“.

Görsel Yükleniyor...
Cam kubbe
Federal Meclis Bina İçi Sanat Projesi ile sanat ve siyaseti birleştirdi. Reichstag binasının iç tasarımında yurtiçinden ve yurtdışından bir çok sanatçı siyasetten ilham aldılar.

Görsel Yükleniyor...
Sanat ve tarihin buluştuğu yer
Reichstag binasını ziyaret edenler sadece etkileyici mimarisine değil, yurtiçinde ve yurtdışında tanınmış olan sanatçıların parlamento binası için yapmış oldukları bir dizi sanat eserine de hayran kalırlar. Berlin’in dört müttefik arasında güç dağılımının sözkonusu olduğu dönemine atıfta bulunmak üzere eserleri sergilenen sanatçılar ABD (Jenny Holzer), Fransa (Christian Boltanski) ve Rusya’dan (Grisha Bruskin) seçilmiştir. İngiltere ise mimar Norman Foster tarafından temsil edilmektedir. Sanatçıların tasarımlarını sunmaları istenildiğinde özellikle yeri ve tarihini üretken bir şekilde irdelemeye hazır olan sanatçılara çağrıda bulunulmuştur. Reichstag binasının Batı Kapısı girişinde ziyaretçiler Gerhard Richter’in iki eseri ile karşılaşırlar. Sanatçıya 30 metre yüksekliğindeki duvarlar üzerinde çalışmak gibi zorlu bir görev verilmişti. Gerhard Richter boyu 21 metre, eni üç metre olan siyah, kırmızı, altın renginde bir eser tasarladı (S.28). Büyük cam panoların ters yüzüne boyanmış olan renkler mecazi bir anlam da taşıyarak Federal Almanya bayrağının renklerini anımsatıyorlar. Dikdörtken şeklinde olmaları ve yansımalı cam yüzeyleri eserin, bir bayrağın resmedilişi değil, renkler karışımından oluşan ayrı bir sanat eseri olduğunu vurguluyor. Gerhard Richter bu şekilde sanatsal açıdan mevcut olan araçlarını tasarruflu bir şekilde kullanarak mütevaziliği ile ikna eden sanatsal bir ifade biçimini ortaya koymakta başarılı olmuştur. Büyük homojen renkli alanlar duvar yüzeyinin boyutlarına uyumlu bir şekilde tasarlanmış oldukları için devasa boyutlardaki giriş bölümünde çağrışımlar ve düşünceler için pay bırakan bir görsel dinlenme noktası sunuyorlar.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Gerhard Richter’in ikinci büyük yerleştirmesi Reichstag binasının Batı Kapı Girişi’nin karşısındaki duvarda yer alıyor. Gerhard Richter’in „Birkenau“- dizisinin şekil alışına ve verdiği radikal kararına Auschwitz-Birkenau toplama kampında bulunan tutukluların çektikleri ve cesetlerin yakılışını gösteren fotoğraflar sebep olmuştur. Fotoğrafları bire bir tuvala yansıtma çabasından vazgeçen Richter bunun yerine konuyu soyut bir şekilde resmetmeye karar verir. Fotoğrafları dört devasa tuvala aktardıktan sonra üstlerine birçok kat boya çekip her seferinde boyanın altından tekrar yansıtma yöntemini seçer. Temel aldığı fotoğrafların baskıları yerleştirmenin asılı olduğu yerin yakınında ve Gerhard Richter’in sözleriyle: „sanat eseri olarak değil, birer belge ve uyarı“ olarak sergilenmektedir. Bu resim tekniği ile asıl motifler ne yabancılaştırılıyor, ne de siliniyor. Tam tersine: Alman tarihinin en karanlık döneminin anıları kolektif hafızaya nasıl kazınmış ise fotoğraflar da tam da felaketin imgelemini yarattıkları için hafızalarda canlı kalıyorlar. Boya katmanlarının altında olduğu gibi hayatın ve gelecek nesillerin hafıza katmanlarının altında da canlı kalacakları gibi. „Siyah, Kırmızı, Altın“ yerleştirmesi ile karşılaştırıldığında „Birkenau“ dizisinin Reichstag binasında kurduğu bağlantı, Alman demokrasisinin merkezini teşkil eden bu yerde Alman öz tanımının tarihi boyutunu gözler önüne seriyor. Güney Kapı Girişi için Georg Baselitz büyük boy tuvaller üzerine yaptığı resimleri ile ressam Caspar David Friedrich’in motiflerine göndermede bulunuyor (S. 30). Resimlerinden bir çoğunda yaptığı gibi bunları da başaşağı resmederek kompozisyonun şekli biçimini ön plana koyuyor. Örnek olarak Caspar David Friedrich’in „Uçurum başında kadın“, „Melankoli“ ve „Mezar başında uyuyan oğlan çocuğu“ motiflerinden esinlenen ahşap yontmaları alan Baselitz, her bir motifi ortadaki  figürün etrafında bir çok defa sıralayarak bir çerçeve oluşturuyor. Tuvalın büyük bir bölümü boş bırakılmış, renkler kısmen cila gibi sürülmüş izlenimini veriyor. Bu şekilde resimler akvarel boyanın yarattığı hafiflik etkisi ile oluşan saydamlık sayesinde mimarinin yoğun taş karelerine karşı bir güç oluşturuyorlar. Motifleri ve resim tekniği ile Baselitz günümüzden romantizme bir köprü kuruyor. Demokratik Almanya Cumhuriyeti DDR’de iç dünyasına sürgün edilmiş olan sanatçı Carlfriedrich Claus, Kızıltan-Deneysel Mekan adlı eseri ile temsil ediliyor. Sanatçı ölümünden kısa bir süre önce eserlerinin yerleştirimine kendisi karar verebilmişti. Kendisini gerçek bir komünist olarak tanımlayan sanatçı, dogmatik marksist ekole karşı ideolojinin mistik yorumu ile bağlantılı ütopik özelliğine olan kararlı ısrarından ötürü Doğu Almanya’nın iktidar partisi SED-rejiminin kendisine karşı cephe oluşturmasına neden olmuştu. Ütopyanın kızıl şafak sökümünü duyurmasını amaçlayan Kızıltan Mekanı ile „kendine, dünyaya ve diğer insanlara karşı yabancılaşmanın ortadan kalkmasına“ duyduğu özlemi ifade etmek istiyor. Carlfriedrich Claus mistisizm, kabala öğretisi ve marksist felsefenin belirlediği düşüncelerini parşömen veya cam panolar üzerine not düşmüştür. Bu yazılar küçülüp üstüste binerek birer işaret haline dönüşüyorlar. Resim panolarına aktarıldıklarında sembollere benzeyen işaretler mekanın içine uzanıyorlar. Böylece Carlfriedrich Claus şiirsellik, felsefe, mistisizm ve yazı sanatı arasında kendine has ayrı bir yol bulmuştur.
Reichstag binasında en kapsamlı sanatsal tasarımı Düsseldorflu sanatçı Günther Uecker yapmış bulunmaktadır. Kendisine, ibadet odası için çağdaş ve kutsal bir iç tasarım yapması şeklinde zor bir görev verilmiştir. Bu görev için önceden bir çok önemli çalışmada insanın tehdit altında oluşu, umudu ve kurtuluşu konularını işlemiş olan Günther Uecker kadar uygun olan pek az sanatçı vardır. Dini örf ve adetler temelinde resmetme ve mimari ifade araçlarını tasarruflu bir şekilde kullanarak mediasyon ve içe dönük ibadete özendiren bir mekan yaratmasını başaran Uecker, pencerelerin önünde yan tarafa açık bir ara duvar çekerek ışığın dolaylı olarak odaya düşmesini ve ortamın bu şekilde erken orta çağdaki kilise mahzenlerinin (kripta) mistik havasına bürünmesini sağlıyor. Oda, kum püskürtmeli granitten kürsüsü, özel tasarım ürünü sandalye ve sıraları ve de duvarlara hafif eğimli bir şekilde yaslanmış duran yedi ahşap çerçeveli büyük tablo gibi güçlü heykelvari ögelerle kendine has bir özellik kazanmış. Uecker tablolara çivi, boya, kum ve taşla şekil vermiş. Tablolar yahudi-hıristiyan spiritüelliğin doğum yeri olan kutsal toprakların çöllerini görselleştiriyor. Ölüm ve yeniden doğma etkileyici ve süjestif resimler olarak derinlik kazanıyor. En önemli parlamenter kurullardan biri olan Akil İnsanlar Kurulu salonunu tasarlayan Stuttgartlı sanatçı Georg Karl Pfahler, oluşturduğu rafine bir görsel yanılsama sonucunda sanki duvarlardan renkli dikdörtgenler yere düşerek mimarın yerleştirdiği ahşap panellerin üzerinde raks ediyorlarmış etkisini yaratıyor. Sanatçı öngörülmüş olan ve güçlü bir renge sahip olan ahşap panellere karşı egemen bir şekilde tepki vererek renklerin karşıtlığı ve ahenkli birleşimi, örtüşmesi ve gelişmesinden yaşayan, iyi düşünülmüş ve kendine özel bir renk tasarımını ortaya koyuyor.
Carlfriedrich Claus’un kapsamlı dünyaya bakışının tam tersine Amerikalı sanatçı Jenny Holzer bilinçli bir şekilde Reichstag binasının tarihine odaklanıyor. Kuzey Kapı Girişi’nde bir dikey sütun üzerinde aşağıdan yukarıya doğru olmak üzere ışıklı Reichstag ve Federal Meclis Milletvekillerinin 1871 ila 1999 yılları arasında yapmış oldukları konuşmaları dijital şeritler halinde yansıtarak Almanya’nın parlamenter konuşma tarihini belgeliyor. Konuşmalar sanatçı tarafından seçilerek konu bütünlüklerine göre derlenmiştir. Parlamentoda konuşma aralarında yapılan itirazlar ve yorumlar ise bir ışığın yanıp sönmesi ile görselleştiriliyor. Dikey sütun üzerinde yukarı doğru çıkan parlamento konuşmaları siyasi konuşmanın evi olan parlamentonun taşıyıcı bir sütunu olduklarını simgeliyorlar. ABD’li Jenny Holzer İkinci Dünya Savaşı’nın galip dört müttefik ülkesi ve Berlin’in dört müttefik tarafından yönetilmesi şeklindeki statüsüne atıfta bulunularak Reichstag binası için yeni sanat eserleri tasarlamak üzere davet edilen dört sanatçıdan biriydi. Holzer’in yanısıra İngiltere mimar Norman Foster, Fransa Christian Boltanski ve Sovyetler Birliği Grisha Bruskin tarafından temsil edilmiştir. Christian Boltanski Reichstag binası için zeminin bir alt katında „Alman Milletvekillerinin Arşivi“ tasarımını yapmıştır (S. 47). 1919 yılından yeniden yapılandırılan Reichstag binasının açılışı olan 1999 yılına kadar demokratik seçimler sonucunda Alman parlamentosuna seçilmiş olan milletvekillerinin isimleri metal kutular üstüne yazılmıştır. Kutular uzunlamasına iki blok şeklinde ve aralarından dar bir geçiş yolunun bırakılması kaydıyla tavana kadar üst üste dizilmiştir.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Kulüb odasında Grisha Bruskin „Herşeyin üstünde Yaşam“ başlıklı üçlü tablosunda ideolojik mitleri, özellikle de Sovyetler Birliği zamanında Rusya’da hakim olan „heykel düşkünlüğünü“ alaylı bir şekilde ele alıyor. Tek tek 115 resim yanyana sıralanmış bulunuyor. Her biri beyazımsı monokrom ve heykelvari şekle sahip olup ancak renkli özelliklerinden ötürü diğerlerinden ayırt edilebiliyorlar. Kimi orantısız büyüklükte meyvaları taşıyan ve kolhozda çalışan bir köylü kadını, kimi ise Almanya Federal Cumhuriyeti ve DDR armalarını taşıyan bir Rus askeri. Aralarında takibata uğrayan Reichstag milletvekilleri için bir anıt yapan Katharina Sieverding (S. 45) ile birlikte diğer sanatçılar eserleri ile Reichstag binasında Alman ve uluslararası sanat dünyasından canlı bir kesit sunuyorlar. Aralarında Lutz Dammbeck, Hanne Darboven, Rupprecht Geiger, Gotthard Graubner, Bernhard Heisig (S. 34), Anselm Kiefer, Markus Lüpertz, Ulrich Rückriem, Emil Schu macher ve Jürgen Böttcher (Strawalde) gibi sanatçıların eserleri olmak üzere diğer bir çok sanatçının da eserleri satın alınmıştır. 2000 yılında Genel Kurul’da heyecanla ve karşıt görüşlerin öne sürüldüğü bir tartışma sonucunda Hans Haacke’nin „Almanya Sakinlerine“ başlıklı yerleştirmesi kuzey iç avluda gerçekleştirildi. Yedi metre eninde ve 21 metre uzunluğunda ahşap kalaslarla çevreli bir yüzey üzerinde sanatçı neon ışığından harflerle „Almanya Sakinlerine“ ibaresini yazdırdı. Yazı tüm katlardan okunabilmektedir. Milletvekillerinin hepsine seçim bölgelerinden Berlin’e toprak getirerek neon harfler etrafına dökmek üzere çağrıda bulunuldu. Bir web kamerası özgürce büyüyen biyotoptaki değişiklikleri belgelendiriyor. (www.derbevoelkerung. de).

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Reichstag binasından yeni Alman tarihinin gelişimi çok çarpıcı bir şekilde anlaşılabiliyor. İzler halen belirgin; sadece bulmak ve okumak gerekir.
İz peşinde
Batı Balkonu 
Birinci Dünya Savaşı süreci, çok sayıda kurban olması ve feci gıda krizi Alman halkının Kaiser hükümetine duyduğu güveni sarsmıştı; hükümet halkın desteğini kaybederek faaliyetlerinin meşruiyetini de kaybetmişti. Çoğunluk artık Kaiser imparatorluğunun koşulları altında yaşamak istemiyor, hükümette olanlar ise sorunların çözümünü sunamıyordu ve eylem gücünden yoksun kalmıştı. Sonuç, Kiel kentinde denizci isyanı ile başlayan ve Kasım 1918’de Berlin’de doruk noktasına ulaşan bir devrimdi. İki tehlikeli gelişme sözkonusu olabilirdi: Ya askeri darbe sonucunda iktidar ele geçirilecekti, ya da Sovyet Rusyası örneğinde olduğu gibi en uç noktadaki sol ayaklanacaktı. SPD parti grubu başkanı Philipp Scheidemann 9 Kasım 1918’de Batı Balkonlarından birinden anında bir gelişme sonucunda Reichstag binası önünde toplanmış olan kitleye hitap ederek Cumhuriyeti ilan etti: „İşçiler, Askerler! Kahredici dört savaş yılı geçirdik. Halkın kanından ve canından vermek zorunda kaldığı kurbanlar feciydi. Mahvedici savaş sona erdi. Katliamlar bitti. Savaşın sonuçları, acı ve sıkıntı altında daha bir çok yıl ezileceğiz. … Birlik olun, sadakat ve görev bilinci duyun! Eski ve çürümüş olan kraliyet çökmüştür. Yaşasın yeni gelen! Yaşasın Alman Cumhuriyeti!“
Atılan, cesur bir adımdı. Özellikle de aradan geçen az bir zaman sonra radikal Sosyalistlerin lideri Karl Liebknecht’in (Kaiser’in makamı olan) Saray’dan İşçi Konseyleri Cumhuriyeti’ni ilan ettiğini ve Scheidemann’ın kendi parti arkadaşlarının da desteğini hemen alamadığını düşünürsek. Fakat parlamenter demokrasiye giden yol bu şekilde açılmıştı. 
Yeraltı geçidi 
Reichstag binası 27 Şubat 1933’te çıkan yangınla tüm dünyada tanındı. Adolf Hitler’in Nasyonalsosyalist hükümeti bu olaydan faydalanarak 28 Şubat’ta çıkardığı Halkın ve Devletin Korunmasına İlişkin Olağanüstü Hal Yönetmeliği ile hukuk devletinin temellerini yok etti. Reichstag tarafından 23 Mart 1933’de Berlin Kroll Operası’nda kararlaştırılan Yetkilendirme Yasası ile parlamenter devlet şekli ortadan kaldırılarak Nasyonalsosyalistlerin diktatoryası kuruldu. Binanın 1990’lı yıllarda yeniden yapılanması esnasında önceden caddenin altından Reichstag Başkanlık Sarayı’na giden boru hattı yolu keşfedildi. Reichstag binası yangınından sonra faillerin bu tünelden geçerek binaya gönderilmiş olduklarına ilişkin söylentiler başlamıştı. Kundaklamanın tam olarak nasıl gerçekleştiği tarih bilimcilerini halen uğraştırmaktadır. Kalorifer borularının geçtiği bu yolun bir kısmı inşaat esnasında kazılarak Reichstag binasından Jakob-Kaiser binasına giden yaya altgeçidine aktarıldı. Burada yangın ve kundaklamayı yaptığını itiraf ederek Reich Mahkemesi tarafından ve sonradan çıkartılmış olan bir yasaya göre ölüm cezasına çarptırılan Marinus van der Lubbe’nin anılması amaçlanmaktadır. Bu mahkeme kararı ancak 2008 yılında feshedilerek van der Lubbe’nin saygınlığı iade edilmiştir.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Sovyet askerlerinin duvar yazıları
Nasyonalsosyalist iktidar zamanında Reichstag binası genellikle kullanılmadı. Fakat Sovyetler Birliği binaya Nasyonalsosyalist diktatörlüğün başlangıcının sembolü olarak büyük önem atfediyordu. Özellikle sovyet propagandası İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Reichstag binasını askeri hedef olarak gösteriyordu. Reichstag binası için mücadele 29 Nisan 1945’te başladı. 2 Mayıs 1945’te bina nihai olarak fethedildi. Müteakip günlerde bir çok sovyet askeri zaferlerinin bir ifadesi olarak bina duvarlarına isimlerini ya da başka mesajlar yazdılar. Bu duvar yazılarından bazıları tarihin izleri olarak korundu.
Reichstag binasının üstündeki kızıl bayrak 
Şehir için yürütülen çatışmalarda sovyet askerlerinin fethettikleri her bir hedef için etkili bir işaretlendirme sistemi vardı. Her bir hedefe numara verilerek, ulaşılanlara kırmızı bayrak dikiliyordu. Reichstag binasının çatısına en azından bir bayrağın dikilmesi ile birlikte Kızıl Ordu’nun zaferinin ilan edilmiş olmasını güvence altına almak için birden fazla grup bayrakları ile çatışarak binaya doğru ilerlemişti. Binayı fethettikten sonra askerler kızıl bayrağı binanın doğu sathına dikmişlerdi. Üç askerin kızıl bayrağı güneydoğu kulesine dikişini gösteren meşhur resim daha sonraki günlerde poz verilerek çekilmiştir ve Nasyonalsosyalist hükümdarlığın sona erişinin bir simgesi olarak halen büyük bir önem taşımaktadır.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Anma anıtı ve milletvekili lobisi 
Yeniden yapılanan Reichstag binasında sanatçı Katharina Sieverding Weimar Cumhuriyeti’nin 1933’ten 1945’e kadar takibata uğrayan ve katledilmiş olan Reichstag Üyeleri için bir anma anıtı yapmıştır. Binanın zemin katındaki etkileyici salon yas tutmak ya da uyarıda bulunmak üzere yapılan bir anıt olmaktan ziyade günümüz milletvekillerinin dinlenebilecekleri ve geri çekilebilecekleri bir yer olarak tasarlanmıştır. Göze batmadan ama kaçınamaz bir şekilde seleflerinin bir çoğunun kaderleri kendilerine burada hatırlatılıyor. Salonun başındaki duvarda asılı olan ve fotoğraflardan oluşan beş bölümlü tablonun arka planında kor alevler içindeki güneş hareleri Reichstag yangınını ve demokratik Almanya’nın „küllerinden doğan anka kuşu“ misali yeniden doğuşu çağrışımını yapıyor. Anıtın önünde ahşap masalar üzerinde bir çok Reichstag milletvekilinin kaderini saygıyla anan üç anma cilti bulunuyor. Ortadaki ciltte katledilen 120 Reichstag Üyesi kısa özgeçmişleri ile anılıyor. Diğer iki anma cilti tutuklanan ya da sürgüne zorlanan milletvekillerini hatırlatıyor.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Katledilen Milletvekillerini Anma Anıtı 
Reichstag binasının güneybatısında Nasyonalsosyalistler tarafından katledilmiş olan Reichstag milletvekillerini anmak üzere dikilen anıt yer alıyor. Anıt, „Perspektive e.V.“ adındaki bir Yurttaşlık Girişimi’nin çabaları sonucunda dikilmiştir. Berlin demir dökümünden yapılmış olan 96 kırık tablodan oluşan sanat eseri Yahudi mezarlıklarındaki mezar taşlarını andırıyor. Taş kenarlarının üst tarafında isimler, tarihler ve ölüm yerleri demire dökülmüş: Buchenwald, Mauthausen, Ravensbrück, Bergen-Belsen, BerlinPlötzensee, Theresienstadt ... Araştırmalardan elde edilen yeni bilgiler doğrultusunda anıta yeni taşlar eklenebilmektedir. On metre kadar uzunluğa sahip olan sanat eserinin görüntü olarak dikkat çekmemesi istenmiş : Amaç, Nasyonalsosyalist felaketin sessiz ve pek fazla insanın tahammülü sonucunda Almanya’yı kaplamış olduğunun bu şekilde ifade bulmasıdır.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Alman Milletvekilleri Arşivi 
Binanın zemininin bir alt katında Fransız sanatçı Christian Boltanski „Alman Milletvekilleri Arşivi“ ile biyografik geçmişi canlı tutuyor. 5.000 kadar metal kutunun üstüne 1919’dan yeniden yapılanmış olan Reichstag binasının 1999 yılındaki açılışına kadar demokratik bir şekilde seçilmiş olan milletvekillerinin ismi yazılmış. Paslı kutular iki boylamasına blok halinde ve aralarında ancak dar ve sadece bir gaz lambası fitilinin verdiği loş ışıkla aydınlatılan bir geçiş yolu kalacak şekilde tavana kadar üst üste dizilmişler. Her bir milletvekili tarihi bir kişilik olarak kimlik kazanıyor ve milletvekili olarak görev süresi ne kadar olursa olsun tüm milletvekillerine aynı eşitlikte anma alanı tanınıyor. Boltanski bu ilkesine sadece iki kere sadık kalmıyor: Nasyonalsosyalistlerin katlettiği milletvekillerinin kutuları siyah bir şeritle „Nasyonalsosyalizmin kurbanı“ olarak işaretlenmiş ve dar geçiş yolunun ortasında bir siyah kutu Almanya’da demokratik meşruiyete sahip bir parlamentonun olmadığı 1933–1945 arasındaki yıllara dikkati çekiyor.
Duvar
Reichstag binası İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Doğu ile Batı arasında sınırın geçtiği yerdeydi. Konumu itibariyle Almanya’nın bölünmüşlüğünün, genel siyasi durumdaki parçalanmışlığın ve perpektif yoksunluğunun da bir simgesiydi. 1960’lı yıllarda bina mimar Paul Baumgarten’ın planlarına göre yeniden yapılandırıldı. En geç 13 Ağustos 1961’de Duvar’ın dikilmesi ile birlikte bina konumundan ötürü bir çok tartışmanın tam ortasında kaldı. Mitte ve Tiergarten ilçeleri arasından geçen Duvar dünyanın en hassas yerlerinden biri oldu. Doğu ve Batı tırnaklarına kadar silahlanmış ve birbirine hiçbir şekilde güvenmeyen iki karşıt olarak birbirlerini izliyorlardı. Her bir hareket kontrol ediliyor, birinin hatası diğerinin yanlış tepkisine neden olabiliyordu. Sınırın Kasım 1989’da açılmasıyla birlikte Reichstag binasının arkasından geçen Duvar da ortadan kalktı. Günümüzde Duvar’ın hatırlatıldığı bir çok yer var: Batısında Duvar’ın üzerinden kaçmak isterken hayatlarını kaybeden insanların anısına küçük bir makilik ekilerek ahşaptan ve sade haç figürleri dikilmiş; Reichstag binasının kuzeyinde Spree nehri kıyısında bir diğer anma yeri daha var. Brandenburg Kapısı ile Reichstag binası arasında Duvar’ın geçtiği yer cadde üzerinde kaldırım taşlarıyla marke edilmiştir. Parlamento ve hükümet için yapılan yeni binalar dizisi „federal kuşak“ olarak Spree nehrinin üzerinden geçiyor: Mimari eski bölünmüşlüğü geride bırakarak zamanında bölünmüş olan şehrin birleşmesinin sembolü oluyor. „Hinterland’ın güvenliğini sağlamak için dikilen Duvar“ ın bir parçası Marie-Elisabeth-Lüdersbinasında uyarı amaçlı bir işaret olarak korunuyor.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Solidarność’un anısına
Reichstag binasının kuzey tarafında 1980’de Solidarnosc hareketinin başlangıç noktası olan Gdansk Tersanesi’nin duvarının bir parçası aynı ismi taşıyan Polonya sendikal hareketini hatırlatıyor. Demokratik haklar için mücadele veren hareket Avrupa’da bölünmüşlüğün sona ermesi için önemli katkıda bulunmuştur. Duvarın bir parçası ile bronz anma taşı Polonya Parlamentosu’nun Federal Meclis’e bir hediyesidir. Anma taşının üstünde Almanca ve Lehçe olarak (Dayanışma Sendikası) „‚Solidarność‘ un özgürlük ve demokrasi mücadelesi ve Polonya’nın yeniden birleşme ve siyasi açıdan birleşmiş bir Avrupa için olan katkısını anmak için“ cümlesi yazılıdır.
Macaristan sınırının açılmasının anısına
Reichstag binasının kuzeydoğu köşesinde bir anma taşı Macar-Avusturya sınırında bulunan sınır çitinin 10 Eylül 1989’da Macaristan hükümeti tarafından açılışını hatırlatıyor. DDR’den binlerce insan Demir Perde’nin bu ilk deliğinden kaçarak doğu ve batı arasındaki tüm sınırın geçişe müsait olmasını sağladılar. İki Almanya’nın birleşmesinden kısa bir süre sonra dikilen bronz taş üzerinde „Birleşik Almanya, bağımsız bir Macaristan, demokratik bir Avrupa için Macar ve Alman halkları arasındaki dostluğun bir işareti“ cümlesi yazılıdır.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
9 Haziran 1884 Mimar Paul Wallot’un tasarımına göre kurulan Reichstag binasının temeli atılıyor. 
9 Kasım 1918 
Sosyal demokrat meclis parti grubu başkanı Philipp Scheidemann Kaiser imparatorluğunun Birinci Dünya Savaşı sonrasında çöküşünün ardından Reichstag binasının bir balkonuna çıkarak Cumhuriyeti ilan ediyor.
27 Şubat 1933 
Adolf Hitler’in liderliğindeki Nasyonalsosyalistlerin iktidarı ele geçirmelerinden sonra Reichstag yangını Almanya’da parlamenter demokrasinin sonunun simgesi olur. 
Mayıs 1945 
Berlin için verilen savaş Nasyonalsosyalistlerin başlatmış olduğu İkinci Dünya Savaşı’nın ve kendilerinin zora dayalı hükümdarlıklarının sonunu getirir; Reichstag binasından sadece bir harabe geriye kalır.
Reichstag binasının tarihi
Haziran 1994 
Akil İnsanlar Kurulu yoğun tartışmalar sonucunda Reichstag binasına tekrar bir kubbe inşa edilmesi doğrultusunda karar verir. 
Mayıs 1995 
Mimar Norman Foster’in Reichstag binasının çatı şekli için hazırladığı son tasarımı sunulur: İçi gezilebilir olacak bir cam kubbe. 
Haziran / Temmuz 1995 
Sanatçılar Christo ve Jeanne-Claude Reichstag binasını kumaşla sararlar. Giydirilen bu örtü açıldıktan hemen sonra yeniden yapılanma çalışmaları başlar. 
19 Nisan 1999 
Federal Meclis Berlin’de yeniden yapılanma çalışmaları tamamlanmış olan Reichstag binasını devralır. Mimar Norman Foster Federal Meclis Başkanı Wolfgang Thierse’ye binanın sembolik anahtarını teslim eder. Temmuz ve Ağustos 1999’da Federal Meclis Bonn’dan Berlin’e taşınır. 6 Eylül’de yeniden yapılanması tamamlanmış olan Reichstag binasında ilk olağan oturum haftası başlar. Ertesi gün Federal Meclis 50. Yıldönümünü kutlar.
Ekim 2001–Aralık 2003, 2010
Parlamento semti şekil alır. Meclis’e ait yeni binalar sırasıyla tamamlanır: Paul-Löbe-Haus (Ekim 2001), Jakob-Kaiser-Haus (Aralık 2001) ve MarieElisabeth-Lüders-Haus (Aralık 2003). 2010’da Marie-Elisabeth-LüdersHaus binasının doğu cephesinde 2016’ya kadar tamamlanması amaçlanan ek bir inşaatla genişletilmesi çalışmaları başlatılır.

Görsel Yükleniyor...

Görsel Yükleniyor...
Yanıtla
0
0

Bu içerik için bir tepkiniz var mı?

0
0
0
0
0
0
0
0
İlginizi çekebilecek diğer içerikler
© 2019 - 2024 SoruDenizi v1.4.1
Giriş Yap

Üye Ol
En az 3 en çok 23 karakter, sadece harf ve rakam içerebilir. Boş bırakılamaz En az 6, en çok 36 karakter olmalıdır. Boş bırakılamaz

Kullanıcı Sözleşmesi'ni kabul ediyorum
Şifremi Unuttum
Şifre yenileme bağlantısı e-postanıza gönderilecektir.

Reklamlar Görüntülenemiyor 😞
Hoşgeldiniz, bir reklam engelleyici kullanıyorsunuz gibi görünüyor. Sorun değil. Kim kullanmaz ki?
Reklam engelleyici kullanma hakkınıza saygı duyuyoruz ancak reklam gelirleri olmadan bu siteyi harika tutmaya devam edemeyeceğimizi bilmenizi istiyoruz.
Anlıyorum; reklam engelleyicimi devre dışı bıraktım.
Soru Denizi, ziyaretçilerine daha iyi bir deneyim sağlamak amacıyla çerez (cookie) teknolojisini kullanmaktadır.
Detaylı Bilgi
Tamam