Hoşgeldiniz, bir reklam engelleyici kullanıyorsunuz gibi görünüyor. Sorun değil. Kim kullanmaz ki?
Reklam engelleyici kullanma hakkınıza saygı duyuyoruz ancak reklam gelirleri olmadan bu siteyi harika tutmaya devam edemeyeceğimizi bilmenizi istiyoruz.
Cevaplar
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
- Tanrı var mıdır?
- Eğer Tanrı var ise bunu nasıl bilebiliriz? Bunu bilmek mümkün müdür?
- Tanrı’yı tanımlamak mümkün mü? Tanrı’ya sıfatlar yüklememiz makul mü?
- Dini tecrübeler Tanrı’nın varlığını kanıtlar mı?
- Mucize diye bir şey var mı?
- Bilim ve din çatışır mı?
- İman ve akıl çatışır mı?
- Eğer Tanrı iyi ve güçlü ise yeryüzünde neden kötülük vardır?
- Tanrı’ya inanmayanlar nesnel bir ahlaka sahip olabilir mi?
- Ölümden sonra hayat var mı?
- Aynı anda birden çok din doğru olabilir mi?
Bu sorulara din felsefecileri ve teologlar farklı şekillerde yaklaşmaktadırlar. Teoloji (İlahiyat) çoğunlukla dini bir gelenek içerisinde doğar ve kabul edilen dini geleneğin temel inanç ile kavramlarını geliştirip sistemleştirmeyi hedefler. Ayrıca iddialarını meşrulaştırmak için dayandığı kaynaklardan en önemlisi kabul edilen dini geleneğin doğruları, kutsal metinleri veya yazıtlarıdır. Teolojinin bu yaygın formuna ‘kutsal teoloji” (sacred theology) ismi de verilir ve genellikle teizmin (Yahudilik, Hristiyanlık, İslamiyet) bakış açısına yaslanır.Dini İnanç ve FelsefeDin felsefesindeki en tartışmalı konu başlıklarından biri, dini inanç ve felsefe ilişkisidir. Hatta kimileri için din felsefesini şöyle tanımlamak makuldür; “Din felsefesi, dini inançları analiz etmeye ve kritik bir şekilde değerlendirmeye yönelik bir çabadır.” Tanımda yer alan söz konusu çaba şu tür sorular sormaktadır; "x inancını kabul etmek için makul bir delil var mıdır?", "y inancı rasyonel olarak savunulabilir mi?" Bu tip sorular dini inancın doğrulanabileceği veya yanlışlanabileceği varsayımlarına dayalıdır. Felsefecilerin çoğu da inançları anlamı, doğruluğu ve muhtemel oluşu olmak bakımından ele alır. Eğer x ve y inancını Tanrı’nın varlığına olan inanç olarak düşünürsek sorumuz daha açık hale gelecektir; “Tanrı vardır inancını kabul etmek için makul bir delil var mıdır?”, “Tanrı inancı, rasyonel olarak savunulabilir mi?”Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
- P1: Belli t1şartları dahilinde k1 türünden dini inançların (dini tecrübelerden kaynaklanan inançlar) doğru olması muhtemeldir.
- P2: t1şartları mevcuttur.
- P3: Benim “Tanrı vardır.” şeklindeki inancım k1 türündendir.
- C1: Öyleyse benim “Tanrı vardır.” şeklindeki inancım muhtemelen doğrudur.
Martin ilk öncülü eleştirerek başlar. Bir kişinin dini tecrübesi harici (kişinin kendi dışında olan) bir gerçeklik yerine kişinin zihninden de kaynaklanabilir. Belki de kişinin dini tecrübesi uykusuzluk, zihinsel rahatsızlıklar, ilaç vb. sebeplerden doğmuştur; o zaman bu tecrübeler dini tecrübe olmaktan çıkar mı? Yaşanan tecrübelerin harici bir etkenden mi yoksa bahsettiğimiz türden değişkenlerden mi kaynaklandığının ölçütü nedir? Teist düşünürler şöyle bir eleştiri getirebilir, “Bir dini tecrübenin dini olduğunu ölçütü kutsal metinlerle uyumlu olmasıdır.” Bu eleştiri pek yerinde olmazdı; belli bir dinin geleneği ile yetişen bireylerin o dini geleneğin literatürü ile bağdaşan dini tecrübeler yaşamaya eğilimli olması oldukça muhtemel görünmektedir. Eğer İslam ile yetişmiş ve kutsal metindeki cin, şeytan tasviriyle büyüdüyseniz, büyük ihtimalle yaşadığınız dini tecrübe Uzak Doğu’daki din tasvirleri yerine, İslam’ın din tasvirine yaslanacaktır. Dahası kutsal kitaplarla uyumlu olmak dini tecrübe olmak için gerekliyse, karşıt yönde tecrübeler yaşayanların, yani kitabı olmayan dinlere/doğa üstü inançlara sahip olanların, tecrübeleri otomatik olarak göz ardı edilmiş olacaktır. Bu onlara karşı döngüsel bir argüman öne sürmek olmaz mı? Dini metinlere aykırı dini tecrübeler yaşadıklarını düşünenlerin tecrübeleri için de safdillilik ilkesini uygulamamız gerekmez mi?Bu tartışma daha büyük bir probleme işaret etmektedir: Dini tecrübeler neden bu kadar çeşitlidir? Birçok farklı dinde (teist veya politeist), farklı türden dini tecrübeler söz konusudur. Öyle ki bu dinlerin iddia ettiği dini tecrübeler birbirleriyle çelişiyor gibi görünmektedir.Dinlere Yönelik Genel TutumlarDini tecrübelerin çeşitliliğini nasıl açıklamak gerektiği sorusuna bakmadan önce dinlere karşı takınılabilecek farklı tavırların neler olduğuna bakmalıyız. Dinlere dair dini ve din dışı yaklaşımlardan bazıları şöyledir:- Dini Çoğulculuk: Tüm dinler doğru olabilir/doğrudur, her biri dini gerçekliğe kendi perspektifinden bakar.
- Dini Dışlayıcılık: Yalnızca bir din doğrudur, hepsi aynı anda doğru olamaz.
- Dini Öznelcilik: Bir din dahilindeki bireysel bakış açısı, bireye anlaşılır ve faydalı geldiği sürece doğrudur.
- Non-teizm: Tüm dünya dinleri yanlıştır, hiçbir din doğru değildir.
- Dini Kapsayıcılık: Sadece bir din doğrudur, ancak diğer dinler bu doğru dinin bazı kısımlarından pay alır ve dini hakikati yansıtır.
- Dini Henofideizm: Birey kendi dininin doğru olduğuna inanma eğilimde olup diğer dinlerinden de doğru olabileceğine ihtimal verir.
Dini Tecrübeler Neden Bu Kadar Çeşitli?Bu pozisyonların dini tecrübelere bakışlarında ne gibi farklar vardır? Farklı dinlerin öne sürdüğü dini tecrübelerin dayandığı iddialar birbirleriyle uyuşmadığında ne yapmalıyız? Bu dini tecrübelerin iddiaları bu kadar farklıysa ve birbirleriyle uyuşmuyorsa, bu tecrübelerin hangi inançları ve iddiaları kanıtladığını nasıl bileceğiz? Tüm bu sorulara cevap vermek için farklı dinlerin dini tecrübe iddialarının aynı öze sahip oldukları iddia edilebilir. Bu tam olarak dini çoğulculuk taraftarlarının yapmaya çalıştığı şeydir. Farklı dinler doğruluk payı taşıyan ortak bir öze sahipse ve bu öze bakıp farklı yorumlarda bulunuyorsa farklı dini tecrübeler birbirleriyle kısmen çelişseler bile tamamen çelişmediklerini söylemek makul olabilir. Dini tecrübelerin yorumu ile tecrübenin bizzat kendisinin farklı olduğunu düşünebiliriz. Dini tecrübelerin birbirlerinden çok farklı olduğu yönündeki izlenimimiz, aynı tecrübenin farklı dini gelenekler ve kültürler içinde yapılan yorumlarının farklılığından ileri geliyor olup tecrübenin kendisinden kaynaklanmıyor olabilir. Bu noktada yorum, tecrübeyi başkalarına aktarmanın ötesinde bir role sahip olamaz ve yorumlar ne kadar farklı olursa olsun dini tecrübeler bir ve aynı olabilir. Örneğin, bir havuza dalan 2 farklı kişi havuzun yüksek olan sıcaklığını farklı yorumlarla aktarabilirler. Bu aktarma işleminin farklılığı havuzun sıcak olduğu gerçeğini değiştirmez. Eleştirmen bu sefer 2 farklı soru sorabilir: İlk olarak tecrübe ve tecrübenin aktarımını birbirinden kesinkes ayırmak için nesnel bir ölçütümüz var mı? İkinci olaraksa, az önce bahsettiğimiz gibi, dini tecrübe öncesi inançlarımız sahip olunan dini gelenek tarafından şekillendirilmiş ve şartlandırılmıştır. Farklı gelenekten insanların bu şartlanmışlığa rağmen esasen aynı dini tecrübeyi yaşadığını, farklılığın sadece yorumdan kaynaklandığını nasıl bilebiliriz? Bir diğer önemli husus, gerekçelerin, özellikle de dini tecrübelerin, dışarıdakilerin erişimine tamamen kapalı olması durumunda da dini inancı gerekçelendirilemeyeceği ile ilgilidir. Bir grup inançlının dini tecrübeleri kavram-ötesi şeyler olarak tanımladıklarını ve bu sebeple dini tecrübeler hakkında konuşamadığımızı iddia ettiklerini varsayalım. Bu durumda dini tecrübe dışarıdan değil, ancak içeriden, kişinin kendisi tarafından anlaşılabilirdir. Dini tecrübeler bu şekilde zorunlu olarak subjektifse, bu, tecrübe edilen şeyin aslında gerçekten var olduğu iddiasının yanlış olduğunu kesinlikle kanıtlar mı? Örneğin halk dilinde karabasan olarak bilinen, geçici vücut felci durumunu başka insanlara aktarma konusunda tam olarak başarılı olamadığımızı varsayalım. Bu durum, böylesi bir tecrübenin gerçekliğe denk düşmediğini, yani gerçekten de bir karabasanın olmadığını göstermez.Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
İsa'nın suda yürüme mucizesi...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
- P1: Her varlık ya bağımlı bir varlıktır ya da kendi kendine var olan bir varlık vardır. (Eğer varlık kendi kendine var olan bir varlık değilse, o zaman bağımlı varlıktır.)
- P2: Eğer her varlık bağımlı varlıksa ve her bir bağımlı varlığın var olmasının da bir açıklaması varsa, bu ya bağımlı varlıkların hepsinin ya da belli bir alt kümesinin aracılığıyla olur.
- P3: Her bağımlı varlığın varoluşu olumsal bir olgudur.
- P4: Her olumsal olgunun bir açıklaması vardır.
- C1: Eğer her varlık bir bağımlı varlık ise o zaman var olan herhangi bir bağımlı varlık için, ya bağımlı varlıkların hepsi ya da bir belli bir alt kümesi aracılığıyla bir açıklama vardır.
- P5: Varolan herhangi bir bağımlı varlığın olmasının bağımlı varlıkların hepsi ya da belli bir alt kümesi aracılığıyla açıklanması olanaklı değildir.
- C2: Her varlığın bağımlı olması mümkün değildir.
- C3: Her varlık bağımlı değilse en az bir tane bağımlı olmayan/kendi kendine neden olan varlık vardır.
Eğer bütün varlıklar bağımlı varlık ise var olan bağımlı varlıkların açıklaması, ya bütün diğer bağımlı varlıklar tarafından ya da bu varlıkların belli bir alt kümesi tarafından yapılmalıdır. Ancak bağımlı varlıkların hepsinin diğer bağımlı varlıklarca açıklanmaları mümkün değildir. Çünkü bağımlı olgulardan biri herhangi bir bağımlı varlığın varolmasıdır. Eğer herhangi bir bağımlı varlığın olmasını başka bağımlı varlıklarla açıklamaya çalışırsak açıklamamızı açıklanması gereken şeylerden biriyle yapmış oluruz. “Neden bağımlı varlıklar var?” sorusunun tatmin edici bir açıklaması diğer bağımlı varlıklardan gelemez. Eleştirmen argümana şu iki itirazı yapabilir: Neden kendi kendine var olan, bağımsız varlık evren olmasın? Neden bütün olumsal/bağımlı varlıkların başka şeyler cinsinden bir açıklaması olsun? Belki de bazı olumsal/bağımlı varlıkların varolmalarının herhangi bir açıklaması yoktur. Kelam Kozmolojik Argümanİkinci argüman Craig tarafından modernize edilen Kelam Kozmolojik Argüman’dır. Bu argümanın klasik versiyonları İslam filozofları El-Kindi ve Gazzali tarafından öne sürülmüştür. Argümanın modern biçimini anlamak için matematiğe, özellikle matematiğin sonsuz kavramıyla ilgilenen alanlarına, ve kozmoloji üzerine bazı kavramları anlamak gerekir. Argüman en basit haliyle şöyledir.- P1: Başlangıcı olan herşeyin bir sebebi vardır.
- P2: Evrenin bir başlangıcı vardır.
- C1: Öyleyse evrenin bir nedeni vardır.
Argümanın her bir öncülünü ve argüman sonucunda ulaşılan nedenin Tanrı olduğunu gösterme amacı taşıyan çok fazla alt argümanla bu argüman desteklenir. Eğer öncüllerden herhangi biri yanlışlanırsa, diyelim ki eleştirmen bir neden olmaksızın başlangıcın olmasının mümkün olduğunu, evrenin bir başlangıcının olmadığını ya da evrenin nedeninin bilinçli bir varlık olmadığını kanıtlarsa argüman çöker. Bir diğer itiraz evrendeki her şeyin bir nedeninin olmasının bizzat evrenin nedeninin olmasını gerektirmediği yönündedir. Craig bu ve diğer itirazlara cevap vermeye çalışır. Bu argümanın bütün alt argümanlarına bu yazı kapsamında değinemeyeceğiz.Ontolojik ArgümanDiğer bir teist argüman Canterburyli Anselmus tarafından geliştirilmiş olan Ontolojik Argüman'dır. Modern dönemde Descartes ve Spinoza; çağdaş din felsefesindeyse Norman Malcolm, Alvin Plantinga, Charles Harthshorne, Kurt Gödel gibi birçok farklı filozofça bu argüman farklı biçimlerde savunulmuştur. Ontolojik argüman temelde Tanrı kavramının doğru bir şekilde tanımlanması ve çözümlenmesi sonucunda Tanrı’nın var olduğunu kanıtlamaya çalışır. Bu argümanın ilk biçiminde Anselmus Tanrı’yı şu şekilde tanımlar: “Kendisinden daha büyük hiçbir şeyin düşünülemediği varlık”. Eğer bu tanımı kabul ederseniz Tanrı’nın varlığını reddetmeniz Anselmus’a göre çelişki barındırır çünkü özünde şunu söylemiş olursunuz; “kendisinden daha büyük hiçbir şey düşünülemeyen varlığın, var olduğunu reddediyorum”. Böyle tanımlanan bir varlığın zihin dışında (gerçek dünyada) var olabileceği düşünüldüğünde , aynı zamanda gerçekte (zihin dışında) ve zihinde var olan varlık sadece zihinde var olan varlıktan daha büyük olacaktır. Ama bu şu anlama gelir; “kendisinden daha büyük hiçbir şey düşünülemediği varlıktan daha büyük bir varlık düşünülebilir.” Bu çelişkiyi kabul edemeyeceğimize göre “kendisinden daha büyük hiçbir şeyin düşünülemediği varlık hem zihinde hem de gerçek dünyada var olmalıdır.” sonucuna ulaşmamız gerekir.Görsel Yükleniyor...
- P1: Tanrı kendinden daha büyük/yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şeydir. (tanım)
- P2: Zihinde var olmak ile gerçekte var olmak farklı şeylerdir.
- P3: Gerçeklikte ve zihinde var olmak, sadece zihinde var olmaktan daha yücedir.
- P4: Herkes ‘kendinden daha büyük/yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey”i anlar.
- P5: Eğer bir şey anlaşılıyorsa o zaman zihinde vardır.
- C1: ”Kendisinden daha büyük/yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey” zihinde vardır.
- P6: “Kendisinden daha büyük/yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey”in sadece zihinde var olmasındansa gerçekte var olması daha yücedir.
- P7: Kendisinden daha büyük/yüce birşeyin düşünelemeyeceği şey sadece zihinde olamaz, aynı zamanda gerçeklikte de olmalıdır.
- C2: Tanrı vardır.
Bu argüman Tanrı’nın varlığını zorunlu olarak görmekte olup, birçok eleştiriye maruz kalmıştır. Örneğin Marmoutierli bir keşiş olan Gaunilo, aynı yapıdaki argümanı “daha iyisi düşünülemeyecek adanın” varlığını kanıtlamak için kullanarak bunun bizi saçma bir sonuca götürdüğünü söylemiştir. İnsanların bildiği bütün adalardan daha güzel ve zengin bir ada düşünelim. Şimdi bu düşünce bizi gerçekten böyle bir ada olması gerektiğini kabul etmek zorunda bırakacaktır. Çünkü söz konusu adanın sadece zihinde var olmasındansa hem gerçekte hem de zihinde var olması daha yücedir. O halde daha yücesi düşünülemeyecek bir ada gerçekten var olmalıdır. Ancak bu sonuç makul görünmüyor. Ünlü teist filozof Plantinga, her ne kadar kendisi Anselmus’un ontolojik argümanını savunmasa da, Gaunilo’nun ada eleştirisine şöyle cevap verecektir: Nasıl ki kendinden daha büyük bir doğal sayı fikri saçmaysa (çünkü bir sayıya her zaman 1 eklemek mümkündür) en iyi ada diye bir şeyin olması da saçmadır. Bir adayı iyi kılan bütün özellikle sürekli bir şekilde adaya yeni nesneler eklenerek artırılabilir. Plantinga ontolojik argümanı mantıktaki yeni gelişmeler ışığında Modal Ontolojik Argüman adında yeni bir forma kavuşturup savunacak ve hem eski hem de yeni itirazlara cevaplar vermeye çalışacaktır. Bu versiyondan yazımız kapsamında bahsetmeyeceğiz. Tasarım Argümanı (Teleolojik Kanıt)Diğer yandan Tasarım Argümanı/Teleolojik Kanıt olarak da bilinen, Bu argüman Tanrı’nın tanımından değil, dış dünyadaki çeşitli düzenliliklerden yola çıkar. Her şeyden önce evrende, gerek canlı gerekse cansız varlıklar dünyasında, bir düzen veya amaç var gibi görünmektedir ve bunun en iyi açıklamasının Tanrı olduğu iddia edilir. Özellikle 18. yüzyılda William Paley tarafından evrenin her parçası, özellikle de canlı varlıklar, bir amacı yerine getirmek için çalışan bir saate benzetilmesi argümanın en meşhur formudur. Paley’e göre saat ve diğer varlıklar arasında bir benzeşim kurarak, bir saati yapan birinin olması gibi evrendeki varlıkları da yapan birinin olduğunu kabul etmek makuldür.Görsel Yükleniyor...
- P1: Eğer Tanrı yoksa nesnel ahlak (nesnel iyilik) temellendirilemez.
- P2: Nesnel ahlak (nesnel iyilik) vardır.
- C1: Öyleyse Tanrı vardır.
Eğer ahlakın nesnel bir temeli olmadığını düşünen subjektif ahlakın yanlısı iseniz bu argümandan kaçınmak için direkt bir yola sahipsiniz demektir. Eğer nesnel ahlak ve nesnel iyilik yoksa nesnel iyilik Tanrı’yı kanıtlamak için kullanılamaz. Ancak bu sefer de argüman metaetik alanında bir tartışmaya kapı açar. İyi ve kötü nedir? Bunlar gerçekten var mıdır ve nesnel midir? Argüman özünde şu soruya yaslanmaktadır: Nesnel ahlak Tanrı’yı gerektirir mi yoksa Tanrı’ya başvurmadan da nesnel ahlakı açıklamamız mümkün mü? Yoksa nesnel ahlakın kaynağı olarak Tanrı’ya başvurmak zorunlu mudur? C.S. Lewis, Mackie, H.J. Newman, A.E.Taylor, H.Rasdall gibi isimlerin yanı sıra günümüzde William Lane Craig, Mark Linville, Matthew Flannagan, Erik Wielenberg, Wes Morriston ve Jason Thibodeau gibi isimler bu tartışmalara dahil olmuştur.Ahlak üzerine yapılan bu tartışmalar bizi Euthyphron İkilemi’ne götürmektedir. Bu ikilem Platon’un Euthphro diyalogunda “Dine uygun olan dine uygun olduğu için mi Tanrılar tarafından sevilir yoksa Tanrılar tarafından sevildiği için mi dine uygundur?” şeklinde sunulmakla beraber çağdaş tartışmalarda ikilem “Bir şey Tanrı onu emrettiği için mi iyidir, yoksa iyi olduğu için mi Tanrı o şeyi emreder?” şeklinde sunulmaktadır. Eğer ilk alternatifi seçersek Tanrı’nın farklı bir şeyi emretmesi durumunda iyinin ve kötünün değişebileceğini söylememiz gerekir. Ama Tanrı sırf tecavüzü emrederek tecavüzü iyi bir şey kılabilir miydi? Eğer evet dersek iyi ve kötünün keyfi, sadece Tanrı’nın iradesiyle değişebilen şeyler olduklarını kabul etmemiz gerekir. Eğer ikilemin ikinci alternatifini seçersek bu durumda da iyinin Tanrı’dan bağımsız olduğunu söylememiz gerekir. Her halükarda ahlak, Tanrı’dan bağımsızdır.Bazı teistler ikilemin bir sahte ikilem olduğunu ve Tanrı’nın doğasının mutlak iyiliği ve ahlaken kusursuzluğu barındırdığını ve tecavüz benzeri eylemleri emretmesinin bu nedenle imkansız olduğunu ileri sürecektir. Onlar için Tanrı kendi doğasına uygun şeyleri emreder ve “Tanrı tecavüzü emretseydi tecavüz ahlaki olur muydu?” sorusunu sormak Tanrı’nın doğasını anlamamaktır. Şimdi ahlak argümanına karşı Euthphro İkilemi’nden yola çıkan argümanımızı kurabiliriz;- P1: Ahlaki olan, Tanrı onu buyursa da buyurmasa da ahlakidir.
- P2: Eğer ahlaki olan, Tanrı onu buyurduğu için ahlakiyse, o zaman ahlak keyfi ve anlamsızdır.
- P3: Eğer ahlaki olan, Tanrı buyruğu yerine başka bir nedenden dolayı ahlakiyse, o zaman ahlakı temellendirmek için Tanrı gereksizdir.
- C1: Ahlak ya keyfi bir şeydir ya da Tanrı ahlak için gereksizdir.
Pascal KumarıTanrı’nın varlığı tartışmalarında kullanılan bir diğer argüman olan Pascal’ın Kumarı, Tanrı’nın varlığını kanıtlama amacında değildir. Tanrı’nın varlığına inanmak ile inanmamak arasında her ikisinin potansiyel sonuçlarını değerlendirerek yapacağımız bir tercihte ilkinin daha iyi bir seçenek olduğunu iddia ederek yola koyulur ve direkt olarak Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışmaz. T1 durumu Tanrı’ya inanarak yaşamayı seçmek, T2 durumu ise Tanrı’ya inanmayarak yaşamayı seçmek olsun. Bu iki durumdan hangisini seçmek sonuçları itibariyle daha çekicidir? Bu tercih edilecek iki durum içinde bazı olası sonuçları olacağını varsaymak akla yatkın görünmektedir. O zaman kumara başlayabiliriz; eğer T1 durumu seçilirse bundan büyük bir yarar göreceğiz. Bu seçimin öldükten sonra cennet, sonsuz bir yaşam ve diğer getirileri olacaktır ancak bunun yanında dünyevi olarak çok az şey kaybedilecektir. Eğer T2 seçilirse kayıp oldukça büyük gibidir; sonsuz bir yaşam ve cennetin olanakları artık yoktur, elimizde dünyevi şeyler kalmıştır sadece.Görsel Yükleniyor...
- P1: Eğer Tanrı varsa, bu durumda K ortaya çıkmaz.
- P2: K ortaya çıkmaktadır.
- C1: Öyleyse, Tanrı yoktur.
Buradaki ‘K’ kötülükleri ifade etmekte olup, Tanrı ile teizmin ‘mutlak bilgili, mutlak güçlü ve ahlaken kusursuz’ sıfatlar yüklediği Tanrı’yı kast ediyoruz. Felsefe tarihinde birçok filozof teodiseler ile bu probleme cevap vermeye çalışmıştır. Teodiseler (İng: Theodicy), yeryüzündeki kötülüklerin varlığının Tanrı’nın varlığının aleyhine kanıt olamayacağını öne süren görüşler demeti olarak bilinir. İlk teodiselerden biri Leibniz’e aittir; o “bu dünyanın mümkün dünyalar içerisindeki en iyi dünya” olduğunu öne sürmüştür. Bu iddiaya Voltaire ise ‘Candide’ adlı edebi metinde alaylı cevaplar vermiştir. Voltaire’in ustalıkla ifade ettiği cevabının özü bu dünyanın mümkün en iyi dünya gibi görünmüyor olmasıdır. Bu görüşe karşı öne sürülmüş bir diğer iddia, tıpkı ontolojik argümana Gaunilo’nun yaptığı itiraza karşı çıkıldığında yapılan eleştiri gibi, mümkün dünyaların en iyisinin en büyük doğal sayı kavramına benzeyen çelişkili bir kavram olduğudur. Mümkün dünyaların en iyisi diye bir şey olamayacağına göre bu teodise de başarılı olamaz. Filozoflar kötülük problemini ele alırken öncelikle kötülükleri ikiye ayırarak yola koyulur; beşeri sebeplerden doğan, insan kaynaklı kötülüklere “Ahlaki Kötülükler” denir. Bunlar genellikle haksızlık veya adaletsizlik içerip, acı verebilir, kötü karakter özelliklerini yansıtabilir. Örneğin cinayet, tecavüz veya hırsızlık eylemleri gibi. Deprem, meteor yağmuru, orman yangını gibi gayrişahsi sebeplerden doğan kötülüklere ise “Doğal Kötülükler” denir. Bu kötülükler acı, zarar, ölüm, bedensel sakatlık gibi şeylere sebep olabilir. J. L. Mackie gibi çağdaş felsefeciler bu iki tür kötülüğün varlığı ile “mutlak güçlü, mutlak iyi ve ahlaken kusursuz olan Tanrı’nın varlığının aynı anda var olmasının mümkün olmadığını ileri sürerek birini kabul ediyorsak diğerini de kabul etmemizin mantıksal olarak çelişki olduğunu ifade etmiştir. Buna “Mantıksal Kötülük Problemi” denir. A. Plantinga gibi felsefeciler buna karşı çıkarak “Özgür İrade Savunusu” adında bir cevap geliştirmiştir. Bu savunuya göre Tanrı insanları robot gibi sürekli iyiye seçmeye programlayabilirdi ancak bunu yapmaktansa özgür irade ile iyiliği seçmek daha değerlidir. Özgür irade, iyiliği seçmenin yanı sıra kötülüğü seçmeyi de mantıksal olarak içermelidir. Yani kısaca Tanrı özgür iradeler içeren bir dünya yarattıysa özgür iradeli canlıların bu iradeleri ile yaptıkları seçim, onun kendisine atfedilemez.Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
Görsel Yükleniyor...
- Micheal Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger - Akıl ve İnanç: Din Felsefesine Giriş
- Micheal Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger - Din Felsefesi Seçme Metinler
- Stephen Evans, Zachary Manis - Din Felsefesi: İman Üzerine Rasyonel Düşünme
- Caner Taslaman, Enis Doko - Allah, Felsefe ve Bilim
- Kemal Batak - Tanrı'yı Bilmek: Alvin Plantinga'nın Din Felsefesinde Tanrı ve Epistemoloji
- Recep Alpyağıl - Din Felsefesine Dair Okumalar 1
- Recep Alpyağıl - Din Felsefesine Dair Okumalar 2
- Recep Alpyağıl - Evrim ve Tasarım
- Richard Swinburne - Tanrı Var mı?
- Turan Koç - Din Dili
- A.J. Ayer - Dil, Doğruluk ve Mantık
- Brian Davies - Din Felsefesine Giriş
- Mehmet Sait Reçber - Din Felsefesi El Kitabı, ‘Tanrı’nın Varlığının Delilleri’
- Mehmet Sait Reçber - Tanrı'yı Bilmenin İmkanı ve Mahiyeti
- Platon - Euthyphron
- Paul Copan, Chad Meister - Din Felsefesi: Klasik ve Güncel Meseleler
- Nebi Mehdiyev - Dini Epistemolojiye Giriş: Tanrı İnancının Rasyonelliği
- Cafer Sadık Yaran - Klasik ve Çağdaş Metinlerle Din Felsefesi
- Cafer Sadık Yaran - Kötülük ve Teodise
- Yaşar Türkben - İlahi Gizlilik
- İsmail Şimşek - Düşünce Tarihinde Tanrı'nın Özgürlüğü Sorunu
- Mehmet Aydın - Tanrı-Ahlak İlişkisi
- Fatih Özgökman - Tanrı'nın Önbilgisi ve İrade Özgürlüğü
- Zikri Yavuz - Tanrı, Ezelilik ve Zaman
- Michael Peterson, Raymond J. VanArraggon - Din Felsefesinde Çağdaş Tartışmalar
- Ferhat Akdemir - Korkunç Kötülükler ve Tanrı
- Fatih Özgökman - Tanrı ve Evrim
- Ferhat Akdemir - Analitik Din Felsefesi/Alvin Plantinga
- Aydın Işık - Vahiy ve Mucize
- Robin Le Poidevin - Ateizm: İnanma, İnanmama Üzerine Bir Tartışma
- Victor Stenger - Başarısız Hipotez: Tanrı
- Victor Stenger - Bilim Tanrı'yı Buldu mu?
- Walter Sinnott-Armstrong - Tanrısız Ahlak
- Mehmet Mirioğlu - Tanrı'nın Alfabesi 1
- Mehmet Mirioğlu - Tanrı'nın Alfabesi 2
- Ian G. Barbour - Bilim ve Din
- Kelly James Clark - Bilim ve / veya Din
- Ruhattin Yazoğlu, Hüsnü Aydeniz - Dini Çoğulculuk: John Hick’in Düşünceleri Etrafında Tartışmalar
- William T. Blackstone - Dinsel Bilgi Sorunu
- Metin Yasa - Felsefi ve Deneysel Dayanaklarla Ölüm Sonrası Yaşam
- Eyüp Aktürk - Eskatolojik Açıdan Kişisel Özdeşlik Sorunu
- Metin Pay - Tanrı ve Tasarım
- John Hick - İnançların Gökkuşağı: Dinsel Çoğulculuk Üzerine Eleştirel Diyaloglar
- John B. Cobb, David Ray Griffin - Süreç Teolojisi
Okuma Önerileri (İngilizce)- Michael Murray - An Introduction to the Philosophy of Religion
- Louis Pojman, Michael Rea - Philosophy of Religion: An Anthology
- Chad Meister, J.P. Moreland - Debating Christian Theism
- Graham Oppy, Joseph Koterski - Atheism and Theism
- John Haldane, J.J.C. Smart - Theism and Atheism
- William Alston - Religious Language
- William Alston - Perceiving God
- Alvin Plantinga - God, Freedom and Evil
- Alvin Plantinga - God and Other Minds
- Alvin Plantinga - Where the Conflict Really Lies
- Alvin Plantinga - Warranted Christian Belief
- Alvin Plantinga, Michael Tooley - Knowledge of God
- Alvin Plantinga, Nicholas Walterstorff - Faith and Rationality: Reason and Belief in God
- William L. Craig - The Kalam Cosmological Argument
- William L. Craig - Time and Eternity: Exploring God's Relationship to Time
- William L. Craig - Divine Foreknowledge and Human Freedom: The Coherence of Theism: Omniscience
- William L. Craig - God, Time, and Eternity: The Coherence of Theism II: Eternity
- William L. Craig, J.P. Moreland - The Blackwell Companion to Natural Theology
- William L. Craig, Walter Sinnott-Armstrong - God? A Debate Between a Christian and an Atheist
- William L. Craig, Quentin Smith - Theism, Atheism, and Big Bang Cosmology
- Richard Swinburne - The Existence of God
- Richard Swinburne - The Coherence of Theism
- Richard Swinburne - Providence and Problem of Evil
- Richard Swinburne - Faith and Reason
- William L. Rowe - The Cosmological Argument
- Anthony Kenny - The Five Ways: Saint Thomas Aquinas’ Proofs of God’s Existence
- Edward Feser - Aquinas
- John Hick - Philosophy of Religion
- J. L. Mackie - The Miracle of Theism: Arguments For and Against The Existence of God
- Micheal Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger - Reason And Religious Belief
- D.Z.Phillips - Religion Without Explanation
- A.J. Ayer - Logical Positivism
- A.J. Ayer - Language, Truth and Logic
- Alexander Pruss - The Principle of Sufficient Reason
- J.P. Moreland - Consciousness and the Existence of God
- David Baggett, Jerry L. Walls - Good God The Theistic Foundations of Morality
- Victor Reppert - C. S. Lewis's Dangerous Idea: In Defense of the Argument from Reason
- Neil A. Manson - God and Design
- James Beilby - Naturalism Defeated?: Essays On Plantinga's Evolutionary Argument Against Naturalism
- Jordan Howard Sobel - Logic and Theism
- Graham Oppy - Arguing About Gods
- Graham Oppy - Describing Gods
- Michael Martin - Atheism: A Philosophical Justification
- Michael Martin, Ricki Monnier - Impossibility of God
- Michael Martin, Ricki Monnier - Improbability of God
- Bede Rundle - Why There is Something Rather than Nothing
- Gregory Dawes - Theism and Explanation
- Richard M. Gale - On the Nature and the Existence of God
- Nicholas Everitt - The Nonexistence of God
- Keith Parsons - God and the Burden of Proof
- Richard Le Poidevin - Arguing for Atheism
- Kai Nielsen - Atheism and Philosophy
- Nick Trakakis - God Beyond Belief
- Nick Bostrom - Anthropic Bias: Observation Selection Effects in Science and Philosophy
- Erik Wielenberg - Value and Virtue in a Godless Universe
- Erik Wielenberg - Robust Ethics
- Michael Martin - Cambridge Companion to Atheism
- Michael Ruse, Stephen Bullivant - Oxford Handbook of Atheism
- Theodore Drange - Nonbelief and Evil
- J.L. Schellenberg - Divine Hiddenness and Human Reason
Din Felsefesi İle İlgili Diğer İçeriklerBu içerik için bir tepkiniz var mı?