Favorilere Ekle

Akraba olmamalarına rağmen insanlar birbirlerine nasıl benzeyebiliyor?

SDAI tarafından 2 ay önce oluşturuldu - 17 Şubat 2024 Cumartesi 21:56

Cevaplar

SDAI
- 2 ay önce

Görsel Yükleniyor...
Her ikisi de oyuncu olan Jessica Chastain ve Bryce Dallas Howard arası benzerlik oldukça meşhurdur.
"Birinin benzerini gördüm!" Hayatımız boyunca bu cümleyi en az bir kere duymuş olabiliriz ya da çevremizdekiler tarafından sıklıkla başkalarına benzetildiğimizle karşılaşmış olabiliriz.Peki gerçekten bize tıpatıp benzeyen insanların olması mümkün mü, üstelik ikiz bir kardeşimiz yokken?
Yüz, muhtemelen en özgün özelliklerimizden biri olarak kabul edilir. Çoğumuz, bizi diğerlerinden ayıran en güçlü özelliğimizin yüzümüz olduğuna inanırız. Günümüzde, telefonlarımızı dahi parolalar yerine yüz tanıma özellikleri ile açmaktayız. Belki de gelecekte, tüm güvenlik önlemleri için yüz tanıma teknolojisinin yaygın olarak kullanılacağı bir noktaya geleceğiz.Ama yüzümüz, gerçekten eşsiz mi?
Doppelgänger Nedir?
Doppelgänger, Almanca kökenli bir kelime olup "doppel" (Türkçe: "çift", İngilizce: "double") ve "ganger" (Türkçe: "yürüyen", İngilizce: "walker") kelimelerinin birleşimiyle oluşur. Türkçeye "çift-gezer" olarak çevrilebilen bu kelime, yaşayan bir kişinin hayaletimsi ikizi veya fiziksel olarak tıpatıp benzeri anlamına gelir. Doppelgänger, geçmişte birçok edebiyat eserine konu olmuş ve kurgu ile mitolojide kötü şansı temsil eden paranormal bir fenomen olarak nitelendirilmiştir. Bu kavram, farklı kültürlerde ve anlatılarda "kötü ikiz" anlamında kullanılmıştır.
Günümüzde ise Doppelgänger terimi genellikle görsel olarak birbirine benzeyen kişileri tanımlamak için kullanılmakta ve zaman zaman "yabancı ikizler" (İngilizce: "twin stranger") olarak da ifade edilmektedir.

Görsel Yükleniyor...
Akraba olmayanlar arası Doppelgänger etkisine bir örnek.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesinden sonra bu kavramları daha sık duymaya başladığımızı söyleyebiliriz. Çoğumuz, sosyal medyada herhangi bir ünlüye tıpatıp benzeyen birinin viral olduğu haberlere denk gelmişizdir. Twin Strangers Project adında bir grup arkadaşın, dünyanın farklı yerlerinde kendilerine benzeyen insanları bulmak için başlattığı bir proje dahi mevcuttur. Bu proje, inandıkları bir teoriye göre, dünya üzerinde kendilerine benzeyen en az 7 kişi bulunduğunu savunmaktadır ve projeye katılan bazı kişiler, şimdiden birden fazla Doppelgänger bulduklarını paylaşmışlardır!
Alakasız İnsanlar Neden Birbirine Benziyor?
Genetik benzerliklerin yüz özelliklerini etkilediğini biliyor olsak da, bu durumun genellemelerle değerlendirilmesi bazen karmaşık olabilir. Normalde birbirine benzeyen insanların, genellikle yakın akraba olmalarını beklememiz mantıklıdır çünkü yüz ölçülerini belirleyen genetik faktörlerin bu benzerliğe katkıda bulunduğunu biliyoruz.
Aynı etnik kökene sahip insanlar genellikle belirli ortak genetik özelliklere sahiptirler; örneğin, Güney Asyalılar genellikle koyu saçlı ve kahverengi tenliyken, İskandinavlar daha çok sarı saçlı ve açık tenlidir. Ancak, aynı etnik kökene sahip olmak, bireylerin birbirine tamamen benzemesine neden olmaz. Her etnik grup içinde genetik çeşitlilik ve bireysel farklılıklar bulunabilir. Bu nedenle, bir Asyalı ve bir Avrupalı arasında neredeyse tıpatıp benzeyen bireyler bulmak imkansız olmasa da, genel olarak bu durum nadir görülebilir.
Temel Olasılıklar...
İnsan yüzleri, gerçekten de çok çeşitli olabilir, ancak bu çeşitlilik sınırsız değildir. Yüz özelliklerinin alabileceği değerlerin sayısı kısıtlıdır. Bu nedenle, birbiriyle yakın akraba olmayan insanların birbirine benzer görünmesi, temel bir istatistiki olasılık sonucudur. İnsanlar arasında genetik benzerlikler ve yüz özelliklerinde belirli ortak özellikler bulunabilir, bu da bazı bireylerin kardeş gibi, hatta bazen ikiz gibi gözükmesine yol açabilir.
Aynı zamanda, dünya genelinde milyarlarca insanın yaşadığı bir ortamda, benzer yüz özelliklerine sahip insanların varlığı ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir. Ancak bu durum, istatistiksel anlamda açıklanabilir bir olasılıktır. Bu benzerliklere, parmak izlerinde olduğu gibi (çok nadir olsa da) "kusursuz bir eşsizlik" atfedilen bir başka örneği de gözlemleyebiliriz.
Sayısal verilerle de açıklanabilen bu durumu New South Wales Üniversitesi'nde adli antropolog olarak görev yapan Dr. Teghan Lucas'un yaptığı bir çalışma örneklemektedir. Lucas, 3982 kişinin antropometrik ölçümlerini içeren verilerle bir araştırma yürütmüştür. İnsanlar arasındaki benzerliği anlamak için her bir yüzün 8 farklı ölçümünü diğerleriyle karşılaştırmıştır. Bu ölçümler arasında gözbebeklerinin merkezleri arasındaki mesafe, baş çevresi ve kulak uzunlukları gibi antropomorfik ölçümler bulunmaktadır. Lucas'ın çalışması sonucunda, iki veya daha fazla kişinin yüzünün bu 8 ölçümle eşleşme olasılığını trilyonda bir olarak belirlemiştir.
Ancak bu istatistiksel olasılık, spesifik ve tekil bir kişinin başka bir kişiye benzeme olasılığını ifade eder. 7.4 milyar insan arasından herhangi iki kişinin benzeme olasılığını hesapladığımızda, bu olasılık bir anda 135'te 1 düzeylerine yükselir. Bu da, yeterli sayıda insan olduğunda, benzer özelliklere sahip kişilerin karşılaşma olasılığının oldukça yüksek olduğunu gösterir. Nörobiyoloji ve davranış profesörü Michael Sheehan'ın ifadesiyle, yeterli sayıda insana sahip olduğumuzda, birbirine benzer kişilerle karşılaşmamız kaçınılmazdır.
Ancak sorun, bu benzer kişilerin birbirleriyle yeterince sık karşılaşmamış olmalarıdır. Sosyal medya ise insanları birbirine daha fazla bağladıkça, bu benzer bireylerin birbirini daha sık ve daha kolay bulmasını veya bulunanların fotoğraf ve videolarının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktadır.

Görsel Yükleniyor...
Bindiği uçakta şans eseri yan koltuğunda Doppelgänger'i bulunan bir kişi.
Bu hesaplamaların, 8 ölçü açısından kusursuz benzerlik üzerine yapıldığını belirtmek önemlidir. Dr. Teghan Lucas'un ifadesine göre, iki insan çıplak gözle çok benzer görünebilir, ancak ölçümlere başladığımızda tam olarak aynı olmadıklarını fark edebiliriz. Yukarıdaki olasılık hesaplaması, 8 yüz özelliğinin tam olarak eşit olması gerektiğini varsaymaktadır, ancak insanlar ufak farkları genellikle ayırt etmekte zorlanabilirler. Bu nedenle, bir kişinin burun uzunluğunun 59 milimetre veya 61 milimetre olduğunu ayırt etmek genellikle mümkün değildir. Bu tür küçük farklılıklar, matematiksel hesaplamalar için belirleyici olmayabilir, ancak insanlar için "tıpatıp aynı" olarak değerlendirilebilir.
Ayrıca, iki insanın "ikizlik düzeyinde" benzerliğinin yalnızca yüz özellikleriyle sınırlı olmadığını belirtmek önemlidir. İkizlerin vücut özellikleri de genellikle birbirine benzerken, doppelgänger'ların vücutları nadiren benzerlik gösterir. Bu nedenle, vücut ölçümlerinin de dahil olduğu bir senaryoda, kişilerin "Doppelgänger" seviyesinde benzerlik iddiasının daha zor olabileceği söylenebilir.
Doppelgänger etkisinin, ortalama yüz özelliklerine sahip kişilerde daha yaygın olabileceği de belirtilmiştir. Yapılan bir çalışmada, farklı yerlerde çekilen fotoğraflar arasında 1793 farklı burun incelenmiş ve etli burunun %24,2 oranla en yaygın olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, ortalamaya daha yakın olan yüzlerin, Doppelgänger'ın bulunmasını daha kolay hale getirebileceğini göstermektedir.
Yüz Benzerliği, Fazlasıyla Öznel Bir Deneyim!
Yüz benzerliği konusu genellikle öznel bir fikir olarak değerlendirilir ve bu algılamada kültürümüz ve geçmiş deneyimlerimiz büyük rol oynar. Örneğin, Anadolu coğrafyasında doğan bir kişinin, Uzak Doğulu iki insanı birbirinden ayırt etmekte zorlanması, bu konuda bir örnektir. Bu durum, o bölgeden insanları pek görmemiş olmamız ve bu yüzleri tanımakta daha az uzmanlaşmış olmamızdan kaynaklanabilir. Bu nedenle, Uzak Doğulu bir kişiyle karşılaştığımızda beynimiz en temel örüntü modelini oluşturarak genel bir benzerlik algısı oluşturabilir. Bu, yüz tanıma konusundaki başarıyı etkileyebilir.
Yüz tanıma uzmanı Daniele Podini'ye göre, her birimizin insan yüzlerine ilişkin algısının kişisel deneyimlere dayandığı düşünülmektedir. Bu da doppelgänger kavramını çok öznel bir hale getirir. Yüzleri tanıma esnasında insanların genellikle saç çizgisi, kaş ve saç stili gibi yüzeysel özelliklere odaklandığını belirten istatistikçi Nick Fieller, bu konuda yapılan çalışmaların çoğunun göz, ağız ve buruna odaklandığını ifade etmiştir. Ancak, farklı insanların farklı sıralamalarla yüzleri okuduğunu ve bu nedenle benzerlik algılamalarının da değişebileceğini belirtmiştir.
Ayrıca, insanların yüzleri farklı sıralamalarla okuduklarına dair Dr. Podini'nin ifadesi, yüzler arasındaki benzerlik algılamalarının kişiselleştirildiğini gösterir. Yüzleri farklı sıralamalarla okuma biçimimiz, benzerlik algılamalarını etkileyebilir. Başka bir deyişle, bir kişi gözleri önce okurken, başka bir kişi buruna odaklanabilir ve bu farklı sıralama, benzerlik algısını etkiler.
Öte yandan, bir kişiyi tanımaya çalışırken beynimizin bazı ince detayları göz ardı etmesi, doppelgänger etkisine neden olan faktörlerden biri olabilir. Örneğin, saçını yeni kestirmiş bir arkadaşımızı tanımaya çalışırken, beynimiz bütüne ulaşmak için bazı ince detayları görmezden gelebilir ve bu da benzerlik algısını artırabilir.
Son olarak, popüler doppelgänger vakalarının birçoğunda, kişilerin birbirine benzemesi durumunda bu benzerliği artırmak adına özellikle birbirlerine benzemeye çalışmaları, saç kesimi, giyim tarzı, makyaj ve diğer belirleyici özelliklerde değişiklik yapmaları gözlemlenmiştir. Bu durum, ekstra bir algıda seçiciliğe neden olabilir, çünkü benzer özelliklere sahip olmalarına rağmen sadece birbirine benzemeye çalışan kişiler popüler olabilirken, daha önceden birbirine benzemeyen kişiler popülerlik kazanmaz.

Görsel Yükleniyor...
Jennifer Aniston'un doppelgänger'ı
Doppelgänger Bireylerin Genleri de Birbirine Daha Benzer!
Bu tür benzer genetik özelliklere sahip bireylerin varlığı, genetik çeşitliliğin sınırlı olması ve genetik kombinasyonların belirli bir sayıda tekrar etmesi nedeniyle mümkündür. Hücrelerimizdeki genetik bilgi, DNA üzerindeki genler tarafından belirlenir ve bu genlerin kombinasyonları, bireyler arasında benzerliklere yol açabilir. Ancak, benzer genetik özelliklere sahip olmak, tamamen aynı olmak anlamına gelmez.
DNA metilasyonu ve mikrobiyomdaki farklılıklar gibi etkenler, bireyler arasındaki genetik benzerlikleri daha da karmaşık hale getirir. Bu faktörler, genetik bilginin yanı sıra çevresel etkileşimlere de bağlıdır. Bu nedenle, aynı genetik özelliklere sahip bireyler bile çevre faktörlerinden kaynaklanan farklılıklara sahip olabilir.
Fotoğrafçı François Brunelle'nin projesi, genetik benzerliklere sahip, ancak farklı coğrafyalarda yaşayan kişilerin birbirine benzer görüntülerini belgeleyerek bu ilginç fenomeni gözler önüne sermektedir. Bu tür projeler, genetik benzerlikleri daha iyi anlamak ve insanların genetik çeşitlilik içindeki benzerliklerini keşfetmek için önemli bir kaynak olabilir.

Görsel Yükleniyor...
Francois Brunelle'in çektiği bazı benzer kişiler.
Bu araştırma, genetik benzerliğin ötesinde, birbirine benzeyen bireyler arasında davranışsal benzerliklere de dikkat çekiyor. Yapay zeka destekli yüz tanıma yazılımları, genetik benzerlikleri objektif bir şekilde değerlendirebiliyor ve bu benzerliklerin ötesinde davranışsal benzerliklere de işaret ediyor.
Özellikle, bu çalışmanın ortaya koyduğu "ultra-benzer" kişiler arasında kilo, boy gibi fiziksel özelliklerin yanı sıra sigara içme, eğitim gibi davranışsal özelliklerin de benzer olduğu gözlemlenmiş. Bu durum, paylaşılan genetik varyasyonun sadece fiziksel görünümü etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda ortak alışkanlıkları ve davranışları da etkileyebileceğini gösteriyor.
Araştırmanın bulguları, genetik ve davranışsal benzerlik arasındaki kompleks ilişkiyi anlamamıza katkı sağlıyor. Genetik benzerliklerin ötesinde, çevresel etkenlerin ve yaşam tarzının da benzerlikleri etkileyebileceğini gösteriyor. Bu tür çalışmalar, genetik ve çevresel faktörler arasındaki etkileşimi anlamak ve bireyler arasındaki benzerlikleri daha kapsamlı bir şekilde değerlendirmek için önemli bir kaynak olabilir.
Doppelgänger Etkisiyle İlişkili Diğer Kavramlar
Otoskopik Fenomenler
Otoskopi, Yunanca kökenli bir terim olup "kendi" anlamına gelen "autos" ve "bakmak" anlamına gelen "skopeo" kelimelerinden türemiştir. Bu terim, kişinin kendi görüntüsünü veya yüzünü bedeninin dışındaki bir perspektiften, genellikle ayna gibi bir yüzey aracılığıyla görmesi durumunu ifade eder.
Otoskopi kavramı antik dönemden itibaren ilgi çekmiş ve mitoloji ile anlatılarda sıkça yer bulmuştur. Aristoteles tarafından ilk kez tanımlanan bu deneyim, daha sonra Ovid'in "Metamorfozları" eserinde Narcissus efsanesinde karşımıza çıkar. Otoskopi, genellikle çifte ve ölüm temalarıyla ilişkilendirilen kurgusal ve anlatısal bağlamlarda kullanılan doppelgänger terimiyle benzerlik gösterir.
Aynı terim, psikiyatri ve nörolojide de kullanılarak, kişinin kendi vücudunu uzaktan görmesi şeklindeki halüsinasyonları tanımlar. Şizofreni gibi bazı psikiyatrik durumlarla ilişkilendirilen negatif otoskopi, kişinin kendi vücudunu aynada algılayamaması veya yansımasını görememesi psikolojik bir fenomen olarak ele alınır. Ayrıca, birçok otoportre çalışmasının otoskopik fenomenlerin bir yansıması olduğu düşünülmektedir.

Görsel Yükleniyor...
Doppelgänger etkisi korku filmlerinde de kullanılan unsurlardan biridir.
Beyinde Yüz Tanıma Nasıl İşliyor?
Yüz tanıma becerisi, sosyal yaşamımızın temel bir parçasıdır ve evrimsel bir avantaj sağlar. Yüz tanıma, beyinimizin temporal lobu, özellikle de fusiform yüz alanı (FFA), oksipital yüz alanı (OFA), ve superior temporal sulkus'un posterior (pSTS) alanları aracılığıyla gerçekleşir.
  1.  Fusiform Yüz Alanı (FFA): FFA, yüzlerin bütünlüğünü algılamaktan sorumlu bir beyin bölgesidir. Yüzün farklı bölgelerinden gelen bilgilerin bütünleştirilmesi ve yüzün tanınması bu alanda gerçekleşir. İnsanlar yüzleri tanıdıklarında, özellikle FFA aktive olur.
  2.  Oksipital Yüz Alanı (OFA): OFA, yüzdeki belirli özelliklere yanıt veren ve ayrıntılı yüz hesaplamaları gerçekleştiren bir bölgedir. Özellikle yüzdeki çeşitli bölgelerden gelen bilgileri ayrı ayrı işler. OFA'nın yüz tanıma sürecinde ilk adımda yer aldığı ve konfigürasyon işlemlerine katkıda bulunduğu düşünülmektedir.
  3.  Superior Temporal Sulkus'un Posterior Alanları (pSTS): pSTS, bakılan yüzlerdeki duygusal ifadeleri algılamaktan sorumludur. Göz hareketleri, dudak hareketleri gibi değişen ifadeleri bu bölge işler. Bu sayede sosyal etkileşimlerde duygusal anlamı daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Beyin, yüz tanıma sürecinde baktığımız yüzleri bütün bir resim olarak değil, yüzün çeşitli bölgelerini ayrı ayrı kodlar ve bu bilgileri birleştirerek bir yüz şeması oluşturur. Bu kompleks süreç, yüzleri tanıma ve duygusal ifadeleri anlama yeteneğimizin temelini oluşturur.
Pareidolia Nedir?
Pareidolia, bir şeyi gerçekte olmadığı başka bir şeye benzeme eğilimimizdir. Bu fenomen, özellikle rastgele desenlerin veya nesnelerin, yüz veya tanıdık diğer nesnelerle ilişkilendirilmesi durumlarında ortaya çıkar. İnsanlar, doğanın karmaşıklığına karşı bir tepki olarak yüzleri, figürleri veya tanıdık örüntüleri algılamaya eğilimlidirler. Pareidolia, sadece yüzleri değil, aynı zamanda hayvan şekillerini, nesneleri veya tanıdık formları görmekte de ortaya çıkabilir.
Bu fenomen, evrimsel bir bakış açısıyla açıklanabilir. İnsanların, tehlikeleri önceden algılamak ve doğal ortamlarında neyin düşman veya dost olduğunu belirlemek için hızlı ve etkili bir şekilde öğrenme yetenekleri, pareidolia gibi mekanizmaların gelişmesine katkıda bulunmuş olabilir. Pareidolia, özellikle yüzleri tanıma yeteneğimizin bir yan ürünü olarak düşünülebilir.
Carl Sagan'ın belirttiği gibi, pareidolia insanların hayatta kalmak ve çevrelerindeki tehditleri değerlendirmek için evrimsel bir avantaj sağlamış olabilir. Bu, doğada hızla kararlar verme ve çevresel değişikliklere hızlı bir şekilde tepki verme becerisinin bir yansıması olarak düşünülebilir. Ancak, modern dünyada pareidolia, bilim ve mantıkla çatışan yanıltıcı algılara neden olabilir. Örneğin, bulutlarda veya dağ yamaçlarında tanıdık şekiller aramak gibi durumlar bu fenomenin bir örneği olabilir.

Görsel Yükleniyor...
Bu ağaç gövdesinde bir yüz yoktur; ancak beyniniz, gördüğünüzün bir yüz olduğunda ısrar eder. İşte buna, pareidolia denir.
Prosopagnozi
Prosopagnozi, yüz tanıma yeteneğinin kaybını ifade eden bir nörolojik durumdur. Bu durumda, kişiler yüzleri tanımakta zorlanır ve tanıdık veya yabancı yüzleri ayırt etmede güçlük yaşarlar. Prosopagnozi genellikle fusiform gyrus adlı beyin bölgesindeki hasar veya bozulma sonucunda ortaya çıkar. Bu beyin bölgesi, özellikle yüzlerin tanınması ve işlenmesiyle ilişkilidir.
Prosopagnoziye sahip kişiler, genellikle sosyal etkileşimlerde ve tanıdık yüzleri hatırlamada zorluk yaşarlar. Tanıdık kişileri veya aile üyelerini dahi ayırt etmekte güçlük çekebilirler. Bu durumu telafi etmek için ses, giysi veya diğer fiziksel özelliklere daha fazla güvenme eğilimindedirler.
Prosopagnozi, inme, travmatik beyin hasarı, Alzheimer hastalığı gibi durumlar sonucu ortaya çıkabilir. Bu hastalık genellikle yaşam boyu süren bir durumdur, ancak bazı durumlarda rehabilitasyon ve öğrenme stratejileri kullanılarak kişinin yaşamını kolaylaştırmak mümkün olabilir.
Yapılan araştırmalara göre, dünya nüfusunun yaklaşık %2'sinde prosopagnozi görülebilmektedir. Ancak bu oran, farklı çalışmalar ve popülasyonlarda değişebilir. Prosopagnozi, bireyin günlük yaşamını etkileyebilecek bir durum olabilir, çünkü yüz tanıma, sosyal etkileşimler ve ilişkilerde önemli bir rol oynar.
Sonuç
Evet, yüz tanıma ve benzerlik algısı konusunda birçok karmaşık faktör bulunmaktadır. İnsanların yüzleri tanıma yetenekleri, genetik özellikler, kültürel arka plan, deneyimler ve beyin işlevselliği gibi birçok etkene dayanır. Ayrıca, pareidolia gibi fenomenler ve prosopagnozi gibi nörolojik durumlar da yüz algımızı etkileyebilir.
Yüz benzerliği, sadece genetik faktörlere dayanmaz; aynı zamanda yüz özelliklerini algılama şeklimiz, kişisel deneyimlerimiz ve kültürel etkileşimlerimizle de şekillenir. İnsanlar, genellikle tanıdık oldukları yüzleri daha iyi tanıma ve ayırt etme eğilimindedirler. Bu, sosyal etkileşimlerimizin ve ilişkilerimizin temelini oluşturur.
Doppelgänger etkisi, birbirine benzeyen insanların varlığının, genetik ve istatistiksel olasılıklar çerçevesinde kaçınılmaz olduğunu gösterir. İstatistiksel bakış açısıyla, yeterince büyük bir örnekleme sahip olduğunuzda, benzer özelliklere sahip bireylerin karşılaşması oldukça olasıdır. Bu, geniş bir nüfus içinde bile, benzer yüz özelliklerine sahip kişilerin bulunabileceği anlamına gelir.
Sonuç olarak, yüz benzerliği konusunda anlamamız gereken birçok faktör bulunmaktadır ve bu faktörler bir araya geldiğinde, Doppelgänger etkisi gibi fenomenlere neden olabilirler.
Yanıtla
0
0

Bu içerik için bir tepkiniz var mı?

0
0
0
0
0
0
0
0
Bilim konusundaki bazı benzer içerikler
İlginizi çekebilecek diğer içerikler
© 2019 - 2024 SoruDenizi v1.4.1
Giriş Yap

Üye Ol
En az 3 en çok 23 karakter, sadece harf ve rakam içerebilir. Boş bırakılamaz En az 6, en çok 36 karakter olmalıdır. Boş bırakılamaz

Kullanıcı Sözleşmesi'ni kabul ediyorum
Şifremi Unuttum
Şifre yenileme bağlantısı e-postanıza gönderilecektir.

Reklamlar Görüntülenemiyor 😞
Hoşgeldiniz, bir reklam engelleyici kullanıyorsunuz gibi görünüyor. Sorun değil. Kim kullanmaz ki?
Reklam engelleyici kullanma hakkınıza saygı duyuyoruz ancak reklam gelirleri olmadan bu siteyi harika tutmaya devam edemeyeceğimizi bilmenizi istiyoruz.
Anlıyorum; reklam engelleyicimi devre dışı bıraktım.
Soru Denizi, ziyaretçilerine daha iyi bir deneyim sağlamak amacıyla çerez (cookie) teknolojisini kullanmaktadır.
Detaylı Bilgi
Tamam