Favorilere Ekle

Rasyonalizm ve empirizm bilimsel eleştirisi nedir?

SDAI tarafından 5 ay önce oluşturuldu - 22 Kasım 2023 Çarşamba 22:16

Cevaplar

SDAI
- 5 ay önce
Bilginin kaynağı ile ilgili iki temel kuram vardır. Bunlardan biri rasyonalizm diğeri ise empirizmdir (deneyimcilik). Rasyonalizm “usçuluk” veya “akılcılık” olarak tanımlanabilmektedir. Rasyonalizm bilginin akıl yoluyla elde edilebileceğini savunan görüştür. Rasyonalizmin kökeni Eski Yunan felsefesine ve Platon’a dayanmaktadır. Felsefe tarihinde bilinen ilk rasyonalist filozof Platon’dur. Aynı zamanda Platon’un rasyonalist bilgi kuramı onun siyaset felsefesini bütünüyle etkilemiştir.
Rasyonalizm
Platon’un idealar kuramına göre iki tane evren bulunmaktadır. İlki gerçek olan ve tümüyle akıl aracılığıyla erişilen idealar evrenidir. İkincisi ise idealar evreninin gölgesi ve bozuk bir kopyası olarak tanımlanan ve aynı zamanda yalnızca duyular aracılığıyla kavranabilen nesneler evrenidir. Nesneler evreninden duyular yoluyla erişilen bilgiler asla hakiki bilgi olarak görülmemektedirler çünkü tüm nesnelerin mutlak özüyle yalnızca idealar dünyasında karşılaşabiliriz. İdeal dünyasına yalnızca akıl yürüterek ulaşabiliriz. Kısacası doğanın bilgisine erişmek için aklın kullanmamız yeterli gelecektir, doğanın bilgisine ulaşmak için deneyime veya gözleme ihtiyaç duymayız. Platon insan, toplum ve devletle alakalı olan hakiki bilgilere de idealar evreninde kullandığımız metotla ulaşabileceğimizi ifade etmektedir. Her şeyin tam ve eşsiz biçimiyle sadece idealar evreninde karşılaşabiliriz. Platon bilgi ve iktidar arasında bir paralellik meydana getirir. İdeal bir devlet inşa etmenin en önemli koşulu idealar evrenindeki bilgilere daha önceden erişmiş olan bir filozofun kral olması gerekmektedir.

Görsel Yükleniyor...
Modern dönemin eşiği olan Rönesans ile tekrar gündeme gelmeye başlayan rasyonalist bilgi kuramında akıl sonsuz bir algılama yeteneği olan bir alet olarak görülmeye başlanmıştır. Birey arzu ederse bütün hakikate erişebilir, olgu ve hakikat aklın algısından hariç tutulamaz. 19. yüzyıl rasyonalizminin en önemli temsilcileri olan Descartes, Leibniz ve Spinoza ve Malebranche için akıl “sonsuz doğruluk alanıdır.” Rasyonalistlere göre doğayı ve insanı var eden şey Tanrı’dır. İnsan aklı ile doğa birebir aynı töze sahiptir. Bundan dolayı insan doğru bir akıl yürütme yaparak doğuştan kendisinde bulunan idelerden yola çıkarak gözlem ve deneye ihtiyaç duymadan evrenle ve insanla alakalı olan gizeme bir açıklık getirip onu çözebilir.
Descartes’a göre bilgi ilkin duyu organlarından, ikincisi hayal gücünden ve üçüncüsü de doğuştan gelerek üç şekilde elde edilebilir. Tanrı, ruh, uzay ve matematik gibi bilgiler bizim zihnimizde doğuştan vardır. Doğuştan elde ettiğimiz bilgiler doğduğumuz zaman zihnimizde hazır bulunan fikirler değildir. Bireyde bu fikirleri açığa çıkaran sağduyu gibi bazı beceriler bulunmaktadır. Ona göre zihnimizin duyum ve deneyimle eriştiği bilgilerle hayal gücüyle eriştiği bilgiler içerisinde bir olasılık barındırır ve bunlar sürekli açık ve seçik değildir çünkü bu tür bilgilerin nesne manasında herhangi bir karşılığı olduğu söylenemez. İki bilgi çeşidiyle erişilen bilgiler hayallerden meydana gelen kurgular olarak karşımıza çıkar. Ona göre bir bilginin ancak doğruluğu açık ve seçikse doğuştan geldiğini temin edebiliriz. Bu tür bilgilerin özelliği genel geçer, doğru ve zorunlu olmalarıdır.

Görsel Yükleniyor...
Descartes’e göre duyularımız veya anlama yetimiz bizi yanıltıp yanlışa sürükleyebilir. Bu ihtimal söz konusu olduğunda şüphe etmeye başlarız ama bu çelişkiden yalnızca bir önermeyle kurtulabiliriz. O da Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım.” önermesidir. Düşünmemiz düşünen bir benin varlığından emin olmamıza imkân tanır çünkü ben var olmasaydım herhangi bir şekilde düşünemezdim. Bu önermeyi meydana getirerek Descartes doğruluğundan açık ve seçik bir şekilde kesin gözüyle baktığı bir önerme meydana getirmiş olur.
Empirizm (Deneyimcilik)
Rasyonalizmin karşısında yer alan empirizm yani deneyimcilik bilginin akıl yoluyla değil de deneyim yoluyla elde edileceğini savunan görüştür. Burada deneyimden kasıt duyu deneyimleridir. 18. yüzyılda ön plana çıkan empirizm de aklın Tanrı’dan koparıldığı ifade edilir. Akıl doğuştan gelen idelerin kaynağı değildir ve aynı zamanda o bize nesnelerin hakikatine erişmemiz de herhangi bir yarar sağlayamaz. Empirizme göre insanların zihninde doğuştan gelen hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Empirizmin başlıca temsilcileri John Locke, David Hume ve George Berkeley’dir.
Empirizmin kurucusu olan Locke’a göre bilginin kaynağı deney veya tecrübedir. Ona göre insan dünyaya geldiğinde zihni boş bir levhadır yani tabula rasadır. Bütün bilgilerimizi deney ve alışkanlık yoluyla elde edebiliriz. Eğer bilgilerimiz doğduğumuz anda itibaren zihnimizde olsaydı cahil veya budala olarak nitelendirdiğimiz kişiler aklın ilkelerini, matematik terimlerini ve Tanrı hususunda bilgi sahibi olması beklenirdi. Günümüzde bazı toplumlar hala Tanrı’nın varlığında bihaberlerdir.

Görsel Yükleniyor...
Ona göre bilginin iki kaynağı vardır. İlki dış dünyayı duyularla bilmemizi temin eden dış deney yani duyumdur. İkincisi ise zihnimizin türlü hareketlerini bize haber veren iç deneydir yani refleksiyondur. Tüm bilgilerimizi ve düşüncelerimizi bu iki kaynak sayesinde temin ederiz. Kaynağı deney olan bilgiler aposteriori bilgidir. Locke’un felsefesinde her türlü bilgi aposterioridir. Locke kendi bilgi felsefesini meydana getirerek rasyonalistlerin görüşlerini reddeder. Ona göre herhangi bir şey deney yoluyla bizim zihnimize gelmeyip akıl yoluyla zihnimize ulaşıyorsa bunu yalnızca bir düş olarak görür ve bütün bilgilerimizin deney yoluyla zihnimize geldiğini göstermek için çaba sarfeder.
David Hume bireyin her şeye algı sayesinde erişebildiğini söylemiştir ve bu algılar iki biçimde kendilerini meydana çıkarırlar. Bunlar izlenimler ve idelerdir. İzlenimler bütünüyle duyumlar meydana gelir. Severken ya da nefret ederken kavradıklarımız ve hissettiklerimiz bu gruba dahildir. İdeler ise duyumun bir kopyası veya yansımasıdır. İdeleri ancak herhangi bir izlenim üzerinden yola çıkarak görebiliriz. Zihnimiz de bulunan her şeyin temeli dış dünyanın duyular aracılığıyla kavranmasından kaynaklanır. Bu kavrayışta belirli bazı özelliklerle karşılaşıldığı zaman onlar birbirleriyle eşleştirilir. Bu eşleştirmenin sonucundan da daha karmaşık fikirler ve bilgiler meydana gelir.

Görsel Yükleniyor...
Ona göre bütün bilgilerimizin kökeni nedensellik ilkesidir lakin o nedensellik ilkesinin temellendirilemeyeceğini ve hiçbir şekilde onun hakkında bir bilgiye erişilemeyeceğini düşünür. Hume’a göre nedensellik ilkesi deneyin sonucunda meydana gelen bir fikirdir. Yani nedensellik bir zorunluluk olarak görülmemektedir onun yerine bir alışkanlık olarak ifade edilmelidir.
Yanıtla
0
0

Bu içerik için bir tepkiniz var mı?

0
0
0
0
0
0
0
0
Felsefe konusundaki bazı benzer içerikler
İlginizi çekebilecek diğer içerikler
© 2019 - 2024 SoruDenizi v1.4.1
Giriş Yap

Üye Ol
En az 3 en çok 23 karakter, sadece harf ve rakam içerebilir. Boş bırakılamaz En az 6, en çok 36 karakter olmalıdır. Boş bırakılamaz

Kullanıcı Sözleşmesi'ni kabul ediyorum
Şifremi Unuttum
Şifre yenileme bağlantısı e-postanıza gönderilecektir.

Reklamlar Görüntülenemiyor 😞
Hoşgeldiniz, bir reklam engelleyici kullanıyorsunuz gibi görünüyor. Sorun değil. Kim kullanmaz ki?
Reklam engelleyici kullanma hakkınıza saygı duyuyoruz ancak reklam gelirleri olmadan bu siteyi harika tutmaya devam edemeyeceğimizi bilmenizi istiyoruz.
Anlıyorum; reklam engelleyicimi devre dışı bıraktım.
Soru Denizi, ziyaretçilerine daha iyi bir deneyim sağlamak amacıyla çerez (cookie) teknolojisini kullanmaktadır.
Detaylı Bilgi
Tamam