Favorilere Ekle

Ahtapotların ilginç özellikleri nelerdir?

SDAI tarafından 7 ay önce oluşturuldu - 13 Haziran 2024 Perşembe 10:27

Cevaplar

SDAI
- 7 ay önce

Görsel Yükleniyor...
Ahtapotlar, 1000'den fazla vantuzu, 8 kolu, 3 kalbi, boyları 3 santimetreden 9 metreye kadar değişen yapıları ve "dünya dışı canlı" benzeri morfolojileri ile denizde karşılaşmayı bekleyebileceğiniz en garip ve sıradışı yaratıklardan biridir. Dünya'daki canlıların %95'i omurgasız olup, omurgasızlar arasında en zeki hayvan hangisidir dersiniz? Evet, ahtapotlar! Bu ilginç yaratıklar, 500 milyon yıldır yeryüzünde var olan kafadan bacaklılar sınıfının bir üyesi olup, yaklaşık 140 milyon yıl önce atalarının sahip olduğu kabuklarını kaybederek, günümüzdeki görünüm ve özelliklerine kavuşmuşlardır.
Ahtapotları dünya üzerindeki her okyanusta ve derin suda görmek mümkündür. Her gün internet üzerinde kapak açma, merdiven çıkma gibi ilginç videolarıyla insanları etkilemeye devam ederler, fakat ahtapotların bundan daha ilginç birçok özelliği vardır. Örneğin, renk değiştirebilir, kendi kollarını koparabilir ve belki de en ilginci, dokunarak tat algılayabilirler. Bir diğer şaşırtıcı özellikleri ise kanlarının rengi ve içeriğidir: Alışılmışın aksine, kanları kırmızı değil, yeşil-mavi renktedir. Bunun sebebi, bizim kanımızda bulunan hemoglobin isimli demir pigmenti yerine, ahtapotların kanında hemosiyanin isimli bakır pigmentinin bulunmasıdır.

Görsel Yükleniyor...
Bu infografikte ahtapotların bazı muhteşem özelliklerini görebilirsiniz.
Caspar Henderson, Türkçesi Metis Bilim'den çıkan "Hayal Bile Edemeyeceğimiz Varlıklar Kitabı" adlı eserinde, ahtapotların çeşitliliğini şöyle özetliyor:
"Üç yüzden fazla ahtapot türü bulunuyor. Bu türler, boyut, şekil, görünüş ve davranış açısından büyük çeşitlilik gösteriyor ve Antarktika'nın derin okyanuslarından sıcak, sığ, tropik resiflere kadar her türlü okyanus ortamına adapte olmuş durumdalar. Bilinen en büyük ahtapot türü araba büyüklüğüne ulaşabilirken, en küçüğünün yetişkin hali sadece 2.5 santimetre boyutundadır. Battaniye ahtapotu, iki cinsiyet arasındaki büyüklük farkının en fazla olduğu hayvan türüdür: Dişiler, erkeklerin 10.000 katı ağırlığındadır. Bu durumda çiftleşmek, beceri kadar hayal gücünü de gerektirir. Basınçlı suyun sıcaklığının 100 santigrat dereceye ulaştığı hidrotermal bacaların dibinde yaşayan bir tür bile vardır. Yüzeyden 2000 metre derinlikte, açık sularda yaşayan Stauroteuthis, karanlıkta parlayarak avını kendine çeker ve pembe perdeli kollarını şişirdiğinde, o derinlikte bale yapan tek canlı gibi görünür. Şimdiye kadar keşfedilen ahtapotlar arasında en derinde yaşayanı Grimpoteuthis'tir (3000-4000 metre) ve vücudundaki geniş kanatsı yapılar nedeniyle Dumbo ahtapotu olarak da bilinir.
Vampir kalamar olarak bilinen ve çok eski bir rüyadan fırlamış bir hayaleti andıran hayvan aslında insanlara tamamen zararsızdır. Buna karşın, Avustralya çevresindeki sığ sularda yaşayan mavi halkalı ahtapot, birkaç santimetre uzunluğunda olmasına rağmen dünyanın en zehirli canlılarından biridir. 2005 yılında Endonezya'nın sığ sularında keşfedilen taklitçi ahtapot, vücudunu hızla dilbalığına, denizyılanına, aslanbalığına veya gördüğü herhangi bir şeye benzetebilir. Kuzenlerinden Wunderpus photogenicus, 2006 yılında keşfedilmiştir ve vücudunun canlı kırmızı kahverengi fon rengi ile beyaz çizgileri, adeta Bridget Riley'nin op art eserlerine bir cevaptır. Neredeyse tamamen şeffaf olan bir cam ahtapotu bile vardır, yani bir nevi görünmezlik pelerini giymiş gibidir."
Savunma Mekanizması
Ahtapotların en yaygın avcıları; büyük balıklar, kuşlar ve balinalardır. Bazı bölgelerde ise yılan balıkları, köpekbalıkları ve yunuslar da ahtapotlar için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, ahtapotların kendilerini koruma konusunda oldukça yetenekli olmaları gerekmektedir.
Bazı ahtapot türleri zehir bezlerine sahiptir ve bu zehir, savunma mekanizmalarının önemli bir parçasıdır. Özellikle mavi halkalı ahtapot, son derece zehirlidir ve zehri insanlar için de ölümcül olabilir. Ahtapotların savunma mekanizmalarında kamuflaj yetenekleri de büyük bir öneme sahiptir. Derilerinde bulunan ve renk değişimini sağlayan üç çeşit hücreden biri kromatoforlardır. Bu hücreler derinin sarı, siyah ve kırmızı renklerde görünmesini sağlar. İkinci hücre türü olan iridoforlar ise, ışığı farklı dalga boylarında yansıtarak bu renkler dışındaki diğer renkleri üretir. Üçüncü hücre türü olan lökoforlar ise, çevreden gelen ışığı ayna gibi yansıtarak renk değişimine yardımcı olur. Kamuflaj yeteneklerini daha da etkileyici kılan bir diğer özellik ise, papil adı verilen özelleşmiş hücrelerle deri dokularını değiştirerek mercanlara veya kayalıklara daha çok benzemelerini sağlamalarıdır.

Görsel Yükleniyor...
Mavi Halkalı Ahtapot, sadece bir golf topu büyüklüğündedir Ancak sahip olduğu zehre dair bugüne kadar hiçbir panzehir geliştirilememiştir. Zehri vücudunuza girdiği zaman öncelikle motor faaliyetlerinizi kaybedersiniz ve felç olursunuz. Kısa bir süre sonra ise kalbinizin çalışması durur.
Ahtapotlar, renk değiştirme yeteneklerini göz açıp kapama süremize eşit olan 200-300 milisaniye içerisinde gerçekleştirebilirler. Renk körü olduklarından çevrelerini doğru renklerde bile görememelerine rağmen, bu yeteneklerini nasıl kazandıkları uzun süre bilim insanları için bir gizem olarak kaldı. 2015 yılında yapılan araştırmalar bu gizemi çözmeye başladı. Ahtapotlar, derilerinin altında bulunan bazı fotoreseptör genler sayesinde ışığa duyarlıdırlar ve bu sayede derileri ışığa tepki vererek kromatofor hücrelerini aktif hale getirebilir. Yani aslında, ahtapotlar çevrelerine kamufle olurken gözleriyle değil, kollarıyla "görüyor" diyebiliriz.
Bu hız, sinir sistemlerindeki özel yapılar sayesinde daha da artar. Ahtapotların fotoreseptörleri, sinir sistemleriyle bağlantılı olarak çalışır ve bu da kamuflaj mekanizmalarının sinirsel yolla gerçekleşmesini sağlar. Kamuflaj yeteneğine sahip bir diğer hayvan olan bukalemunlarda bu sistem hormonel yolla çalışır ve bu da iki hayvan arasındaki kamuflaj hızlarında önemli bir fark yaratır.

Görsel Yükleniyor...
Her zaman kuşların, denizel canlıları avladığını mı sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Kimi zaman özgürlüğün sembolü kuşlar, denizlerden gelen saldırılar karşısında savunmasız kalabiliyor. Görselde, bir Büyük Pasifik Ahtapotu, bir martıyı avlamış ve yiyor. Yaklaşık 1 metre olan bu ahtapot, suyun kenarında hazırlıksız bekleyen martıyı neredeyse hiç zorlanmadan yakalayıp, suyun içerisinde boğarak öldürüyor. Bunun için yapışkan vantuzlarını kullanan ahtapot, öncelikle avını kafasından yakalayarak boynunu kırıyor, sonrasında ise avını yemek için suyun derinliklerine götürüyor.
Sinir Sistemleri
Salyangozların 20 bin, kedilerin 250 milyon, insanların ise 100 milyar nöronu bulunurken, ahtapotlarda bu sayı 500 milyon olup, bu nöronların sadece üçte biri beyinlerinde yer alır. Geri kalan büyük bir kısmı genellikle 8 kollarında bulunur. Ahtapotların kollarındaki nöronlar, beyinden gelen sinyallerle senkronize olarak çalışabileceği gibi, beyinden bağımsız şekilde de işlev gösterebilir. Bu özellikleri sayesinde kollar, bazı sinyalleri doğrudan kendileri değerlendirip tepki verebilir, bu da onlara beyinden bağımsız karar alma yeteneği kazandırır. Ayrıca, kollar beyinden ayrıldıktan saatler sonra bile etkilere tepki verebilir, bu da ahtapotların çevresel değişikliklere hızla adapte olmalarını sağlar. Bu durum, ahtapotların adeta kollarıyla düşünebildiğini gösterir, bu da onların etraflarını hızla değerlendirip uygun tepkiler verebilmelerine olanak tanır.
Bu inanılmaz özelliklere ek olarak, Harvard Üniversitesi'nde çalışan Moleküler Biyolog Lena Van Giesen ve meslektaşları tarafından yapılan araştırmalar, Kaliforniya iki benekli ahtapotunun vantuzlarında kemoduyusal hücrelerin varlığını ortaya çıkardı. Bu hücreler sayesinde ahtapotlar, vantuzlarını kullanarak sadece dokunarak değil, aynı zamanda tadarak da çevrelerini algılayabilirler. Bu özellikler, ahtapotların dünya dışı bir sinir sistemine sahip olduğunu ve kollarıyla düşünebildiklerini, görebildiklerini ve çevrelerinin tadını çıkarabildiklerini gösterir.

Görsel Yükleniyor...
Bu bir tablo değil. 22 Haziran 2012 tarihinde Alessandro Zocchi tarafından çekilen, devasa tankı içerisindeki bir ahtapotun camına yapışmış vantuzlarından ilginç bir kare...
Zekalarının Kökeni
İnsanlarla ahtapotların zekasını karşılaştırmak doğru bir yaklaşım olmayabilir çünkü bu canlılar farklı evrimsel geçmişlere sahiptir. Evrim ağacında insan, primatlar, kediler, köpekler, yunuslar ve bazı kuş türleri gibi hayvanların yolları, 320 milyon yıl önce kertenkele benzeri Solendonsaurus janenschi'den ayrılmıştır. Oysa ahtapotlar, evrimsel ağaçta bu hayvanlardan 600 milyon yıl önce ayrılmıştır. Bu durum, teknik olarak ahtapotların dünya üzerindeki ilk zeki hayvanların omurgasızlardan olduğunu söylememize olanak tanır.
Zeka genellikle soyut düşünme yeteneği (örneğin problem çözme, anlamlandırma) ile ilişkilendirilir ve insanlarda bu yetenek bazı testlerle ölçülebilirken, ahtapotlarda benzer bir yaklaşım mümkün değildir. Ancak ahtapotların gösterdiği bazı davranışlar, zekalarını gösteren kanıtlar olarak değerlendirilebilir. Örneğin, bir ahtapot etrafında saklanabileceği bir yer bulamadığında, ilk bulduğu obje olan hindistancevizi kabuklarını birleştirerek sığınak olarak kullanması gözlemlenmiştir. Bu tür alet kullanımı, insanlar, bazı primatlar ve kuşlarla ilişkilendirilmişken, ahtapotlardaki bu davranış bu algıyı değiştirmiştir. Bu durum, ahtapotların kompleks zeka göstergesi olarak değerlendirilebilir çünkü:
1. Bu inovasyon, ahtapotların kendilerini korumak için yaratıcı çözümler üretebildiklerini gösterir.
2. Bu davranış, gelecekte ihtiyaç duyabilecekleri bir çözümü planlayabildiklerini işaret edebilir.
Bu gözlemler, ahtapotların zekalarının insanlardan farklı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini ve bu canlıların evrimsel geçmişlerinden kaynaklanan benzersiz yeteneklere sahip olduklarını göstermektedir.
Zeka genellikle sosyal yaşam süren canlılarda gelişir çünkü bu yaşam tarzı, rekabet ve işbirliği gerektiren ortamlar içerir. Bu nedenle bilim insanları, zekanın evrimini sosyal davranışlarla ilişkilendirirler. Ancak ahtapotlar, sosyal olmayan canlılar olmalarına rağmen gösterdikleri zeka ile bilim dünyasını şaşırtmaya devam etmektedir. Ahtapotların zeka gelişiminin, kabuklarını kaybetmeleri sonrasında hayatta kalma baskısının bir sonucu olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Ahtapotlar sadece zeki değil, aynı zamanda oyuncu canlılar olarak da bilinirler. Oyun oynamak, sosyal bir ihtiyacın bir sonucudur ve hayatta kalmak için gerekli olmayan bir aktivitedir. Yapılan gözlemlerde ahtapotların oyun oynadıkları gözlemlenmiştir. Bu eğlence odaklı aktivitelerin ahtapotlar tarafından gerçekleştirilmesi, onların sahip oldukları zeka hakkında daha derin bir anlayış geliştirmemize yardımcı olur. Bu özellikler, ahtapotların zeka ve davranışlarının sadece sosyal yaşamla sınırlı olmadığını, evrimsel baskılar altında da gelişebileceğini göstermektedir.
Ahtapotlarda Alet Kullanımı
Ahtapotlar ve mürekkepbalıkları, uzun bir süredir okyanusların en zeki canlıları olarak kabul edilmektedir. Zekaları hatta yunuslarla bile karşılaştırılmıştır. Elbette yunuslar, zeka kapasitesi ve bunu kullanma becerisi açısından ahtapotlardan ileri olabilir. Ancak yunusların evrimsel süreç içinde daha karmaşık yapıya sahip omurgalı hayvanların bir parçası olduğunu da akılda tutmak önemlidir. Ahtapotlar ise omurgasız hayvanlar kategorisindedir ve bu kadar sofistike zeka yeteneklerine sahip olmaları bilim dünyası için oldukça şaşırtıcıdır.
Videodaki ahtapot, bulduğu iki adet hindistan cevizi kabuğunu kullanarak gizleniyor ve avlanıyor. Kabukları avlanacağı bölgeye kadar taşıyor ve bunu yaparken bilinçli olduğu belli olan ustaca davranışlar sergiliyor.
Omurgasız bir hayvanın bu kadar ustaca alet kullanımı, bilim camiası için şaşırtıcı olduğu kadar beklenen bir durumdur. İnsan-dışı hayvanların da bilinç, zeka ve algılara sahip olduğunu uzun süredir biliyoruz. İnsanın bu alanda tek olmadığını, sadece en ileri düzeyde kullanıcı olduğumuzu biliyoruz. Ancak böylesine çarpıcı bir örneği bu kadar net bir şekilde görmek gerçekten heyecan verici!
Ahtapotlar Rüya Görüyor Olabilir!
"Ahtapotların renk değiştirme yeteneğini, kas hareketlerine benzer şekilde kontrol ettikleri" fikrini doğrulayan "Rüya gören ahtapot" başlıklı video, ahtapotların derilerinde bulunan kromatofor adlı renk hücrelerini kaslarıyla kontrol ederek istedikleri renge dönüştürebildiklerini gösteriyor.
Yavrularına Bakmak İçin Aç Kalan Dişi Ahtapotlar, Kollarını Yiyerek Hayatta Kalıyor!
Ahtapotlar, bebek yapma sürecinde oldukça özverili davranışlar sergilerler. Dişiler, bir seferde 50.000'den fazla yumurta bırakabilirler ve bu yumurtaların çatlaması yaklaşık 40 gün sürebilir. Bu süreçte anneler, avcılarla mücadele ederken aynı zamanda yumurtaları korumak için sürekli olarak su akıntısı sağlayarak yumurtaları havalandırırlar. Ancak bu koruma mücadelesi annenin beslenmesini olumsuz etkileyebilir ve bazı durumlarda annelerin kendi kollarından birini yediği gözlemlenmiştir. Bu davranışın otofaji olarak adlandırılan bir evrimsel çözüm mü yoksa stres veya nörolojik bir reaksiyon mu olduğu konusunda detaylı araştırmalar yapılması gerekmektedir. Özellikle esaret altında tutulan ahtapotlarda, açlık olmadığı halde kollarını yeme davranışının raporlandığı bilinmektedir, bu da strese bağlı bir anormallik olabileceğini düşündürmektedir.
Araştırmacıların raporlarına göre, bazı durumlarda kollarına parazit yapışan ahtapotlar, parazitlerin yayılmasını önlemek için kollarını ısırarak koparabilirler. Kopan kolların yerine zamanla yeniden kol çıkması da gözlemlenmiştir. Ancak bu davranışın tam olarak parazitlerden kurtulma stratejisi mi, yoksa parazitlerin varlığına karşı strese bağlı bir tepki mi olduğu henüz netlik kazanmamıştır.
Eğer ahtapot anneleri, yavrularına bakım sağlama konusunda önemli avantajlar elde etmek için kendi kollarını yiyerek beslenme ihtiyaçlarını karşılıyorsa, bu durum gerçekten ilginç bir evrimsel adaptasyon örneği olabilir. Bu davranışın, yavrularına bakmanın getirdiği avantajları dengelemeyecek şekilde bir dezavantaj yaratmaması, evrimsel olarak bu özelliğin korunmasını sağlayabilir.

Görsel Yükleniyor...
Burada gördüğünüz, Sarasota/Florida'da yeni yumurtadan çıkan bir pigme (cüce) ahtapot! Tıpkı böcek yavruları gibi, ahtapot yavrularına da larva adını veriyoruz. Bu boydaki bir hayvan bile, doğar doğmaz avlanmaya başlayacak kadar güçlüdür. Elbette avları, ufak planktonlar gibi kendisini savunamayacak su canlılarıdır. Ama yine de böyle bir ufaklıktan fazlasını beklemek doğru olmazdı.
Bu ilginç canlılar, sahip oldukları farklı özelliklerle sürekli olarak araştırmacıların ilgisini çekmeye devam ediyorlar. Gelecekte onlar hakkında daha fazla bilgi edinerek doğal dünyanın bu gizemli sakinleri hakkında daha derin anlayışlara sahip olabileceğiz.
Yanıtla
0
0

Bu içerik için bir tepkiniz var mı?

0
0
0
0
0
0
0
0
Hayvanlar konusundaki bazı benzer içerikler
İlginizi çekebilecek diğer içerikler
© 2019 - 2025 SoruDenizi v1.4.1
Giriş Yap

Üye Ol
En az 3 en çok 23 karakter, sadece harf ve rakam içerebilir. Boş bırakılamaz En az 6, en çok 36 karakter olmalıdır. Boş bırakılamaz

Kullanıcı Sözleşmesi'ni kabul ediyorum
Şifremi Unuttum
Şifre yenileme bağlantısı e-postanıza gönderilecektir.

Reklamlar Görüntülenemiyor 😞
Hoşgeldiniz, bir reklam engelleyici kullanıyorsunuz gibi görünüyor. Sorun değil. Kim kullanmaz ki?
Reklam engelleyici kullanma hakkınıza saygı duyuyoruz ancak reklam gelirleri olmadan bu siteyi harika tutmaya devam edemeyeceğimizi bilmenizi istiyoruz.
Anlıyorum; reklam engelleyicimi devre dışı bıraktım.
Soru Denizi, ziyaretçilerine daha iyi bir deneyim sağlamak amacıyla çerez (cookie) teknolojisini kullanmaktadır.
Detaylı Bilgi
Tamam