Favorilere Ekle

Dinler nasıl ortaya çıktı?

SDAI tarafından 4 ay önce oluşturuldu - 22 Aralık 2023 Cuma 17:23

Cevaplar

SDAI
- 4 ay önce - Son Düzenleme: 4 ay önce
Dinlerin kökeni konusundaki pek çok hipotez ve teori, farklı perspektiflere sahiptir ve bilimsel versiyonları dahi tartışmalıdır. Dinler tarihindeki yeni keşifler, bilim tarafından kabul edilen teorilerin sorgulanmasına neden olmaktadır, ancak bu çeşitlilik ülkemizde genellikle göz ardı edilmekte ve sadece Materyalist Evrimci hipotez mutlak doğru olarak kabul edilmektedir.
Dinlerin evrimi konusundaki temel iddialardan biri, dinin çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa evrildiği yönündedir. Ancak, yazı öncesi dönemlere dair yeterli tarihsel bilgi eksikliği, dinlerin başlangıcı konusundaki soruları cevapsız bırakmaktadır.
Arkeolojik buluntular, yazı öncesi döneme ait bazı bilgiler sunsa da, bu bilgilerin yorumlanması ve kesin kanıtların bulunmaması, dinlerin evrimi konusundaki iddiaları kesinleştirmeyi zorlaştırmaktadır. Örneğin, bir taş "altar"ın aslında bir sunak olup olmadığı konusundaki belirsizlik, dinlerin evrimi konusundaki tartışmalara yeni boyutlar eklemektedir.
Robert Brow'un belirttiği gibi, "İnsanın ilk dini neydi?" sorusuna verilecek yanıtlar, genellikle insanın kökeni hakkındaki görüşlere bağlıdır. Çok tanrıcılıktan monoteizme evrim iddiasının ideolojik bir bağlam içerdiği, Darwinizm'in evrim teorisinin ise sosyal bilimlere uygulanmasının doğru bir yaklaşım olmadığı düşünülmektedir.
Darwinizm, evrimin sadece biyolojiyle sınırlı olmadığına dair bir perspektif sunarken, dinin evrimsel sürecini animizmden monoteizme kadar çeşitli aşamaları içeren bir şemaya oturtmaya çalışmıştır. Ancak, bu bakış açısının sosyal bilimlere uygulanması, eleştirilere maruz kalmış ve yanıltıcı olmuştur.
Sosyal Darwinistlerin, çok tanrılığın hiyerarşik bir yapıya sahip olduğuna inandığı ve her kabilenin belirli bir tanrıya bağlandığı düşüncesi, dinlerin evrimi konusundaki karmaşıklığı artırmaktadır. Bu süreçte ortaya çıkan panteizm ve monizm gibi kavramlar da, dinlerin çeşitli formlarını anlamamıza katkıda bulunur.
Sonuç olarak, evrimci bakış açısının bilimsel kisvesi altında, dinlerin evrimi konusundaki hipotezler ve iddiaların mutlak hakikatler gibi kabul edilmesi, eleştiriye açık bir durumdur. Bu nedenle, dinlerin kökeni konusundaki çeşitli görüşlerin ve yeni keşiflerin dikkate alınarak sürekli olarak gözden geçirilmesi önemlidir.

Görsel Yükleniyor...
Erken tarihsel döneme ait arkeolojik buluntular ve yazılar, tek tanrılı bir dinin varlığına dair ibadet uygulamalarına dair kanıtlar sunmaktadır. Wilhelm Schmidt ve onun liderliğindeki antropologlar, dünya genelinde pek çok kabilenin animizmi izlemediklerini göstermişlerdir. Ancak, bu inançlar zaman içinde aşınmış ve unutulmuş, Yüce Tanrı kavramı ise zayıflatılmıştır, bu nedenle animizmden önce monoteizm olduğu iddia edilmektedir.
Dinin karanlık bilinmezlikten, bağımlılık duygusundan ve maymun gevezeliğinden kaynaklandığı yorumuna karşı, artan kanıtlar, dinin önce monoteizm olarak başlayıp daha sonra çoktanrıcılığa, animizm ve panteizme evrildiğini desteklemektedir. Bu evrim, özellikle Hz. İbrahim'in dinsel geleneklerinin söylemleriyle uyumludur.
Wilhelm Schmidt'in öğrencisi olan Andrew Lang, yazı öncesi halkların dininde önemli bir rol oynayan "Yüce Varlık" düşüncesini ortaya koymuştur. Lang, dinin gelişimini bir dejenerasyon süreci olarak görmüş ve "Yüce Varlık Teorisi" adını verebileceğimiz bir teorinin temellerini atmıştır. Bu teori, daha sonra "ilkel monoteizm" olarak adlandırılacak ve evrimci anlayışa karşı bir duruş sergileyecektir.
Tapınaklar, kurban yerleri haline gelirken, kurtuluş inançları güncel kurtuluş ve ölümden sonraki huzur olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Kurban, Tanrı'ya veya tanrılara yaklaşmanın bir yolu olarak kabul edilmiş ve Hindistan'a yerleşen Aryan kabileleri Vedalar aracılığıyla bu uygulamayı sürdürmüştür. Vedik dininde, Tanrı'ya hangi isimle hitap edilirse edilsin, O'na evrenin en üstün hükümdarı olarak tapılır. Bu henoteistik uygulama daha sonra çoktanrıcılığa evrilecek ve MÖ 1000 civarında Vedik dininin çok tanrılı bir yapıya sahip olduğunu gösterecektir.
Kısacası, yazı öncesi dönemin dininin, doğal güçler ve doğa korkusundan kaynaklanan batıl inançlarla şekillendiği ve zaman içinde çeşitli evrimsel aşamalardan geçtiği düşünülmektedir.
Yüce Tanrı’nın görünümleri
Dinlerin kökeni konusunda yapılan tartışmalarda, Tanrı'nın çeşitli isimlerinin kökenine odaklanmak önemli bir perspektif sunabilir. Yaratıcı Tanrı, farklı kültürlerde çeşitli isimlerle anılmıştır. Önceleri, Yunan Zeus Pater, Latin Jüpiter veya Deus, erken Alman Tiu veya Ziu, İskandinav Tyr ile aynı olan Dyaus Pitar (İlahi Baba) olarak adlandırılmıştır.
Bu Tanrı aynı zamanda 'göksel olan' (Sanskritçe Varuna, Yunanca Ouranos) veya 'dost' (Sanskritçe mitra, Farsça mithra) olarak bilinmekteydi. Ayrıca, kurban ritüeli için önemli olan 'ateş' (Sanskrit agni, Latince ignis, Yunanca hagnos) olarak da anılmıştır. Zamanla, bu dinlerde çeşitli hikayeler ve mitler ortaya çıkmış, çoktanrıcılık yaygınlaşarak tanrıların karasal yaratıklar olarak tasvir edildiği bir döneme evrilmiştir. Bereket kültü, seksle ilişkilendirilmiş bir dizi batıl inançla birleştirilmiştir.
Monoteizm, zamanla çoktanrıcılığa dönüşerek dinin durumunu olumsuz etkilemiş ve tektanrıcılığın neredeyse izlenemez hale gelmesine kadar sürmüştür (Lion Handbook sf.32-33). Ancak, tektanrıcılık tamamen kaybolmamıştır; bazı gruplar hâlâ tek gerçek Tanrı'ya tapmaktadır.
Din adamları sınıfı, Tanrı ile insan arasında aracı bir rol oynadıkları için dinin merkezi bir parçası haline gelmiştir. Antik Hindistan, Çin, Mısır, klasik Yunanistan, Roma ve diğer birçok medeniyet, din adamları sınıfının dinlerinde ortaya çıktığını göstermektedir. Bu sınıf, dini ayinleri, törenleri ve kurbanları gerçekleştirmiştir. Zamanla, bu aracı sınıf, kötü niyetli ve açgözlü davranışları kutsallaştırarak dokunulmazlık kazanmıştır.
Ritüeller artmış ve belirgin ihtiyaçlarla birlikte çeşitlenmiştir. Yazılar, ilahiler, koleksiyonlar vb. ortaya çıkmış, bu da devam eden "Sınıflı Dinler" fenomenine yol açmıştır.
Dinin monoteizmden politeizme doğru yabancılaşma süreci sınıfsız Din ve toplumdan sınıflı Dinler ve toplumlara geçişin de sürecidir.
Sınıfsız toplumlarda, inançların yönetimlere yansıması eş zamanlı ve bağlı bir şekilde insanlar ile kutsal anlam arayışı arasında aracı bir sınıfın bulunmaması dikkat çekicidir. Bu durum, eşitlikçi monoteizmin etkisi altında, toplumun yatay organizasyon ve koordinasyonlarla yönetildiği bir düzenin varlığını işaret ederken, hiyerarşik toplum yapısının meşrulaştırıcı ideolojisi olan sınıflı dinlerin ortaya çıkmasıyla değişmiştir. Bu dinler, Tanrı ile insanlar arasında aracılık ederek otorite kurmuş ve eşitlikçi monoteizmi dejenere etmiştir.
Yazı öncesi dinlerde, Tanrı, Doğa, Korku ve Kurtuluş kavramlarının nasıl tasavvur edildiği konusu, arkeolojik bulguların ışığında incelenmelidir. Sosyal Darwinistler, Tanrı'nın evrimleşen bir kavram olduğunu, başlangıçta karanlık bir bilinmez olarak algılandığını, ardından doğanın güçleri, ruhlar, tanrılar ve nihayetinde aşkın bir Tanrı olarak anlaşıldığını iddia ederler. Ancak, bu iddiaların doğruluğunu değerlendirmek için yazı öncesi döneme ait arkeolojik bulgulara başvurmak kaçınılmazdır.
Arkeolojik bulguların yorumlanması kolay olmamakla birlikte, tarih öncesi dönemin bilinmeyenlerini anlamak için önemlidir. Tarih öncesi malzemelerin yorumlanması, bir nesnenin dini amaçlar için mi yoksa başka bir amaçla mı kullanıldığını belirlemekte zorluklar içerir. Tarih öncesi kaynak materyaller, defin yerleri ve mezar buluntuları, adakların bırakılması, tanrıların ve ruhların temsili (oyulmuş putlar, kabartmalar, kaya resimleri vb.), sunaklar, tapınaklar veya dünya sütunlarının temelleri gibi dini gruplara ait yapıların kalıntılarını içerir.
Paleolitik dönem insanlarının perspektifinden bakıldığında, tek tanrılı bir düşünceyle, bu avcı toplulukların, kendilerini koruyan ve avlanmalarında yardımcı olan bir Tanrıya inandıklarını söyleyebiliriz. Monoteist bir bakış açısını takip ederek (dinin monoteizmden diğer tüm formlarına yozlaştığı teorisine göre), bu avcıların Tanrısı'nın zamanla sadece sonraki nesillerin faydaları için önemli hale geldiğini varsayabiliriz. Yani, bu Tanrı'ya tapma eylemi, ilişki kurma amacı taşımayıp daha çok menfaat odaklı ibadet biçimlerini içermiş olabilir.

Görsel Yükleniyor...
Örneğin, İsviçre'deki Drachenloch mağarasında bulunan ayı kafatasları, ölü ayıların kafataslarının taş tabutlara gömüldüğünü gösteriyor; çünkü inançlarına göre, ölen hayvanın bir şekilde tekrar hayata döneceğine veya akrabalarını etkileyerek kendilerini avcılara yardım etmeye ikna edeceğine inanılıyordu.
Bu, avcılar için pratik bir kullanım sağlayabilir. Eğer bu mantıklı "kültik yorum" doğruysa, o zaman sadece Tanrı kavramının ne kadar belirsizleştiğini değil, aynı zamanda ibadetin kalitesinin ve ihtiyacının ne kadar düştüğünü de gösterir.

Görsel Yükleniyor...
MÖ 30.000 - 10.000 arasındaki Üst Paleolitik Çağı, cesetlerin gömülme şekillerinin ölümden sonraki hayata olan inancın açık bir göstergesini barındırır.
Bu dönemde, ana tanrıça kültü ortaya çıkmıştır ve idollerdeki aşırı büyümüş vücut hatları, doğurganlık kültlerine ve "yeniden doğuş" vurgusuna işaret eder. Mağara resimleri, av büyüsü kavramının bu dönemde ortaya çıkmış olabileceğini gösterir. Bu, Aşkın, Her Şeye Kadir, Egemen Tanrı kavramının belirli güç formlarıyla sınırlı olduğu bir dönemdir.
İnsanların doğal güçlerden korktukları ve doğayı kişileştirdikleri anlaşılır. Neolitik Dönem (MÖ 10.000'den itibaren) ile birlikte avcılık yerini tarıma bırakmış, köy yaşamı ve çiftçilik ortaya çıkmıştır. Ölüm ve defin inançları daha belirgin hale gelmiş, mezarlar hediyelerle donatılmıştır. Doğurganlık ayinleri yaygındır.
Tapınaklar, sunaklar, vazolar ve megalitik anıtların ortaya çıkması, rahipliğin astroloji ve büyüyle ilgilendiğini gösterir. Batıl inançlar, dini ritüeller ve totemlere olan eğilim, bu dönemde daha da artmış olabilir. Ancak, yorumlar sadece olasılıkları içermektedir.
Yanıtla
0
0

Bu içerik için bir tepkiniz var mı?

0
0
0
0
0
0
0
0
İnançlar konusundaki bazı benzer içerikler
İlginizi çekebilecek diğer içerikler
© 2019 - 2024 SoruDenizi v1.4.1
Giriş Yap

Üye Ol
En az 3 en çok 23 karakter, sadece harf ve rakam içerebilir. Boş bırakılamaz En az 6, en çok 36 karakter olmalıdır. Boş bırakılamaz

Kullanıcı Sözleşmesi'ni kabul ediyorum
Şifremi Unuttum
Şifre yenileme bağlantısı e-postanıza gönderilecektir.

Reklamlar Görüntülenemiyor 😞
Hoşgeldiniz, bir reklam engelleyici kullanıyorsunuz gibi görünüyor. Sorun değil. Kim kullanmaz ki?
Reklam engelleyici kullanma hakkınıza saygı duyuyoruz ancak reklam gelirleri olmadan bu siteyi harika tutmaya devam edemeyeceğimizi bilmenizi istiyoruz.
Anlıyorum; reklam engelleyicimi devre dışı bıraktım.
Soru Denizi, ziyaretçilerine daha iyi bir deneyim sağlamak amacıyla çerez (cookie) teknolojisini kullanmaktadır.
Detaylı Bilgi
Tamam